Risâle-i Nûr’da ifâde edilen “bir asır sonra gelecek o zât …” cümlesi hakkında farklı mülâhazalar var. Bedîüzzamân Hazretleri bir asır sonra gelecek zât ifâdesi ile elbette ki önemli bir hâdisenin vukû’unu bildirilmektedir. Ancak sırr-ı imtihân gereği de mes’ele net değildir ve perdelenmiştir. Hikmet-i ibhâm da bunu gerektirir. Çünkü din bir imtihândır, akla kapı açar, irâdeyi […]
Ay: Nisan 2012
Bedîüzzamân’ı ve Risâle-i Nûr Külliyatı’nı Bütün Kabûl Etmek
Bedîüzzamân Hazretleri’ni Beşinci Şua, On Dokuzuncu Meseledeki “Ve siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dâirelerde icraatları olduğu gibi.”[1] olan vazîfelerinin bütününe yükümlü olduğuna inanarak kabul etmek gerekir. Ayrıca Bedîüzzamân Hazretleri’ni ” Âhirzamânın en büyük fesâdı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem […]
Risâle-i Nûr’un Lisânı,Şeâir-i İslâmiyedir
Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri’nin Risâle-i Nûr’un vazîfeleri arasında çok önemli noktaların olduğunu da beyan eder:Meselâ; Risâletü’n-Nûr,”hakîkat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esâs-ı velâyet ve esâs-ı takvâ ve esâs-ı azîmet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esâsları muhâfaza etmek bir vazîfe-i aslîyesidir. Sevk-i zarûretle, hâdisâtın fetvâlarıyla onlar terk edilmez.(Kastamonıu Lâhikası – Mektup No:49)” denilmektedir. Bu […]
Ecnebi diyarında yapılan zarûretten verilen fetvalara diyar-ı İslâmda verilmez
Sadeleştirme mes’elesi tartılışırken o kadar fazla kıyas-ı fâsid yapılıyor ki, insan şaşırıyor kalıyor. Hâlbuki Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bizlere öyle mükemmel prensipler göstermiştir ki, onları atlamak ve sadece aklımızla mes’eleleri çözmeye çalışmak işi içinden çıkılmaz noktalara getirebiliyor. Risâle-i Nûrları sadeleştirme çalışmalarını tercüme ile eş tutmaya çalışanları görüyoruz. Hiç sadeleştirme ile tercüme aynı mânâda kabûl edilebilir mi? […]
Vazîfeyi Yapıp,Vazîfe-i İlâhiyeye Karışmamak!
Bir vesîleyle tevafuk ettiğim ve hepimizin dünya ve ahiret hayatına mihenk olabilecek bir kıssayı önce paylaşmak sonra da o kıssadan hayatımıza düşen hisseleri yazmak istedim. Hikâyemiz şöyele: Fakîr fakat müttakî bir genç adam, gece istirâhata çekildiği kulübesinde uyurken, uyku ile uyanıklık arasında odasının ışıkla dolduğunu görmüş. Gâibten gelen bir ses, ona şöyle demiş: “- Bundan […]
Mir’râc-ı Kur’ânî
Hepimizin gàyesi mi’râc-ı Kur’ânî olan arş-ı kemâlât, Bu yolda usûlümüz ilhâm, tâlim, tasfiye ve salâhat, Risâle-i Nûr’un dört esâsıdır acz, fark, şefkat ve tefekkür Nazâr-ı fikrî ile gidilir o yolda dâimâ edilir tezekkür. Umûma açılmış cadde-i kübrâ-i Kur’ânî şu yol En eşmeldir, hem câzib hem de selametli bu yol Zaman uzanmış vehimlerden kurtulmaz beşer, Ancak […]
Bedîüzzamân Sadeleştirmeyi Red Ediyor
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ Aziz, sıddık, hâlis, müdakkik kardeşlerim! Evvelen: Senin gazi elin bu derece güzel, okunaklı yazısını bilmezdim. Yoksa o mübarek parmakları çok çalıştıracaktım. Sâniyen: Nûr’un metni izâha ihtiyacı olsa, ya satırın üstünde ya kenarda hâşiyecikler yazılsa daha münâsibdir. Çünki metin içine girse, teksir edilen nüshalar ayrı ayrı olur, tashîh lâzım gelir. Hem sû’-i istimâle kapı açılır, […]