Bir Asır Sonra Gelecek O Zât

Risâle-i Nûr’da ifâde edilen “bir asır sonra gelecek o zât …” cümlesi hakkında farklı mülâhazalar var. Bedîüzzamân Hazretleri bir asır sonra gelecek zât ifâdesi ile elbette ki önemli bir hâdisenin vukû’unu bildirilmektedir. Ancak sırr-ı imtihân gereği de mes’ele net değildir ve perdelenmiştir. Hikmet-i ibhâm da bunu gerektirir. Çünkü din bir imtihândır, akla kapı açar, irâdeyi […]

Bedîüzzamân’ı ve Risâle-i Nûr Külliyatı’nı Bütün Kabûl Etmek

Bedîüzzamân Hazretleri’ni Beşinci Şua, On Dokuzuncu Meseledeki “Ve siyaset âleminde, diyanet âleminde, saltanat âleminde, cihad âlemindeki çok dâirelerde icraatları olduğu gibi.”[1] olan vazîfelerinin bütününe yükümlü olduğuna inanarak kabul etmek gerekir. Ayrıca Bedîüzzamân Hazretleri’ni ” Âhirzamânın en büyük fesâdı zamanında, elbette en büyük bir müçtehid, hem en büyük bir müceddid, hem hâkim, hem mehdî, hem mürşid, hem […]

Risâle-i Nûr’un Lisânı,Şeâir-i İslâmiyedir

Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri’nin Risâle-i Nûr’un vazîfeleri arasında çok önemli noktaların olduğunu da beyan eder:Meselâ; Risâletü’n-Nûr,”hakîkat-i İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esâs-ı velâyet ve esâs-ı takvâ ve esâs-ı azîmet ve esâsât-ı Sünnet-i Seniye gibi ince, fakat ehemmiyetli esâsları muhâfaza etmek bir vazîfe-i aslîyesidir. Sevk-i zarûretle, hâdisâtın fetvâlarıyla onlar terk edilmez.(Kastamonıu Lâhikası – Mektup No:49)” denilmektedir. Bu […]

Ecnebi diyarında yapılan zarûretten verilen fetvalara diyar-ı İslâmda verilmez

Sadeleştirme mes’elesi tartılışırken o kadar fazla kıyas-ı fâsid yapılıyor ki, insan şaşırıyor kalıyor. Hâlbuki Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri bizlere öyle mükemmel prensipler göstermiştir ki, onları atlamak ve sadece aklımızla mes’eleleri çözmeye çalışmak işi içinden çıkılmaz noktalara getirebiliyor. Risâle-i Nûrları sadeleştirme çalışmalarını tercüme ile eş tutmaya çalışanları görüyoruz. Hiç sadeleştirme ile tercüme aynı mânâda kabûl edilebilir mi? […]

Vazîfeyi Yapıp,Vazîfe-i İlâhiyeye Karışmamak!

Bir vesîleyle tevafuk ettiğim ve hepimizin dünya ve ahiret hayatına mihenk olabilecek bir kıssayı önce paylaşmak sonra da o kıssadan hayatımıza düşen hisseleri yazmak istedim. Hikâyemiz şöyele: Fakîr fakat müttakî bir genç adam, gece istirâhata çekildiği kulübesinde uyurken, uyku ile uyanıklık arasında odasının ışıkla dolduğunu görmüş. Gâibten gelen bir ses, ona şöyle demiş: “- Bundan […]

Mir’râc-ı Kur’ânî

Hepimizin gàyesi mi’râc-ı Kur’ânî olan arş-ı kemâlât, Bu yolda usûlümüz ilhâm, tâlim, tasfiye ve salâhat, Risâle-i Nûr’un dört esâsıdır acz, fark, şefkat ve tefekkür Nazâr-ı fikrî ile gidilir o yolda dâimâ edilir tezekkür. Umûma açılmış cadde-i kübrâ-i Kur’ânî şu yol En eşmeldir, hem câzib hem de selametli bu yol Zaman uzanmış vehimlerden kurtulmaz beşer, Ancak […]

Bedîüzzamân Sadeleştirmeyi Red Ediyor

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ ‬Aziz, sıddık, hâlis, müdakkik kardeşlerim! Evvelen: Senin gazi elin bu derece güzel, okunaklı yazısını bilmezdim. Yoksa o mübarek parmakları çok çalıştıracaktım. Sâniyen: Nûr’un metni izâha ihtiyacı olsa, ya satırın üstünde ya kenarda hâşiyecikler yazılsa daha münâsibdir. Çünki metin içine girse, teksir edilen nüshalar ayrı ayrı olur, tashîh lâzım gelir. Hem sû’-i istimâle kapı açılır, […]

Nâkıs İnsan

Nicelerini gördüm kendini beğenen Bilmediği halde bilgi küpü görünen Kemâlât, kem aletle olmaz, Boş olanla ciddi konuşulmaz. Nâkıs olan kendini bilmezse, Dost sûretinde her kılığa girerse, Bir gün mutlaka düşer takkesi, Görünür ap açık sahte olan maskesi. Abdülbâkî çimiç