Kuvve-i Akliye

Kuvve-i akliye Kuvve-i akliye insana nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için verilmiştir. İdrâk, anlama ve tefekkür âleti olan kuvve-i akliye, insana has düşünme ve eşyanın hakîkatini yakalama ve esmâ lisânı ile tanıma melekesidir. İnsan akıl ve fikir cihetiyle bütün mahlûkatın üzerinde bir mevkî almıştır. Akıl hazîne-i ilâhiyenin definelerini açmak için bir anahtar […]

Kuvve-i Hayâliye

 Kuvve-i Hayâliye Kuvve-i hayâliye, mâhiyet-i insâniyenin bir hizmetkârıdır. Bâtınî bir hasse, hattâ insaniyetin bir kuvâsı ve hâdimidir. Ancak bu hizmetkârı dünya lezzetleri tatmin edemez. Mâhiyet-i insâniye, ebediyetle fıtraten alâkadardır. Bu alâkadarlık cihetiyle de özellikle kuvve-i hayâliye dünyaya sığmamaktadır. Ancak insanın kuvve-i hayâliyesi îmânın meyvelerinin lezzetiyle mesrur olabilir. İnsanın, emelleri, arzuları ve elemleri ve belâları dairesi, gözü, […]

Takarrur

Takarrur İnsan mâhiyeti i’tibârıyla mucîze-i kudret bir mahlûktur. Aynı zamanda şu şecere-i kâinatın münevver bir meyvesidir. Böylece insana kudretten mühim cihazlar, kaderden dakîk  programlar verilmiştir. Bedîüzzamân Hazretleri de “Evet insan bir çekirdeğe benzer. Nasılki o çekirdeğe kudretten mânevî ve ehemmiyetli cihazat ve kaderden ince ve kıymetli proğram verilmiş.”[1] Demiştir. İşte böyle bir insanın yalnız dimağına […]

Tefekkür

Tefekkür “Kur’ân, kâinatta tefekküre emir verdiği gibi, fevâidi tezkâr(hatıra getirme) ve nimetleri tadat eden(sayan) âyâtın fevâsıl(fasılalar) ve hatimelerinde galiben akla havale ve vicdanla müşaverete sevk etmek için,” ‘Bilmiyorlar mı?’[1] ‘Hiç düşünmüyorlar mı?’[2] ‘Hiç düşünmez misiniz?’[3] ‘Bundan ibret alın.[4]” gibi o bürhan-ı inayeti ezhanda(zihinlerde) tespit ediyor.”[5] Ayrıca “Kur’ân-ı Mu’cizülbeyan’ın ”Tâ düşününüz.”[6] “Tâ düşünsünler.”[7]  “Onlar kendi üzerlerindeki […]