Takarrur

Takarrur

İnsan mâhiyeti i’tibârıyla mucîze-i kudret bir mahlûktur. Aynı zamanda şu şecere-i kâinatın münevver bir meyvesidir. Böylece insana kudretten mühim cihazlar, kaderden dakîk  programlar verilmiştir. Bedîüzzamân Hazretleri de “Evet insan bir çekirdeğe benzer. Nasılki o çekirdeğe kudretten mânevî ve ehemmiyetli cihazat ve kaderden ince ve kıymetli proğram verilmiş.”[1] Demiştir. İşte böyle bir insanın yalnız dimağına yüzer hikmetler ve fâideler takılmıştır.

İnsan dimağı şümullü bir mahiyette ve potansiyel bir haldedir. Dimağda muhtelif mertebeler ve işleyişler vardır. Özellikle tahayyül ile başlayan dimağın mertebeleri tevehhüm, tasavvur, taakkul, tefekkür ve takarrur ile devam eder. Bu aşamalarda insan hep hayal, tasvir, akletme ve düşünme aşamalarını yaşar. Tasdik edeceği düşünceleri fikir süzgecinden geçirmeye çalışır. Bir düşünce önce hayalle başlar. Hayal, mahall-i suverdir(suretlerin mahalli ve yeridir). ”Hayal ise, her vakit bir sebep tahtında bir nevi suretleri dokur.”[2] Her hayalde bir hakîkat saklıdır. Çünkü “Her bir hayalde bu çiznök(küçük nohut tanesi) gibi bir dane-i hakîkat bulunmak şarttır.”[3] İnsan hazîne-i hayalindeki dane-i hakîkatlere ehemmiyet verdikçe o hakîkatlere suretler biçmeye baslar ve hakîkatin sureti çeşitli tasavvuratla şekillenmeye başlar. Bu şekillenme aşamasından sonra akıl akletme ve tefekkür aşamalarını yaşar ve hazîne-i hayalindeki dane-i hakîkat bir nevi zihin aşamalarında pişme aşamasını yaşar. Tefekkür aşamasında derin bir düşünme ve netleşme yaşayan insan, bu aşamadan sonra o şekillenen ve netleşen düşünceyi karar verme aşamasına taşır. İşte bu aşama takarrur aşaması olmalıdır. Çünkü takarrur bir fikrin ve düşüncenin zihin ile şekillendikten sonra aklen karar verme halidir. Artık düşünceler dimağın tasdik aşamamsına hazır duruma gelmiş olur.

Takarrur, karar bulma, yerleşme, sabit olma halidir. Zihinde şekillenen malumatların netleştikten sonra karar verme ve yerleşme aşamasıdır.  Takarrur, tekrar ile hâsıl olan ve zihnen karar kılınan bir durumdur. “Mâlumdur ki, müessis olan zât, vaz ettiği esasları güzelce yerleştirmek için tekrarlara çok ihtiyacı olur. Evet, tekrar edilen şey sabit kalır, takarrur eder, unutulmaz.”[4] Böylece tekrar edilen takarrurât, zihinlerdeki bilgilerin karar haline gelmesidir. İnsan tasavvurattan sonra taakkul ve tefekkür ile elde ettiği malumatları tekrar ederek zihinde yerleştirmeye çalışır. Zihin aşamalarında şekillenen tefekkür ve taakkuller karar aşamasına geldikten sonra tasdik edilir. Tasdik aşaması takarrurdan sonra vuku buluyor olmalıdır.

Risâle-i Nur’daki “Takarrur etmiş usuldendir…”[5] ve “usûl-i şeriatta takarrur ettiği vecihle…”[6] tespitlerinden de anlaşıldığı üzere takarrur hali, karar kılınmış bir usulü ifade etmektedir. “Derince düşünüp zihnimde takarrur ettiremedim ise de…”[7] cümlesinden de anlaşılacağı gibi takarrur hali için derin bir düşüncenin vuku bulması icab eder. Bu da taakkul ve tefekkür aşamalarından sonra ortaya çıkan bir vaziyet olmalıdır. “Hasmın veya şeytanın bir vekil-i fuzulîsi olacak bir halet, zihninde takarrur eder.”[8] Cümlesinden de anlaşılan odur ki takarrur zihinde karar kılınan bir haldir. “Fenn-i hikmette takarrur etmiştir ki….”[9]cümlesinden de anlaşılan takarrur, fenni malumatların delillendirilerek netleşmesi ve kararlaştırılması olarak kabul edilir. Bunlardan başka; “…bu derece zihinde takarrur ve temerküz etmemişti.”[10] “Evet ukûl yanında kat’iyyen takarrür etmiştir ki…”[11] “Bil ey birader! İlm-i usûlde takarrür etmiştir ki…”[12], “Çünkü, enbiya-i izamdan işitilmek suretiyle, zihinlerde malûmiyeti takarrur etmiştir.”[13] İfadelerinden de anlaşılacağı gibi takarrur hali zihinde şekillenen ve aklen karara varılan bir sonuçtur.

Öyleyse “Kat’iyen takarrur etmiş ki, Risâle-i Nur hakîkatlerine gıdaya ihtiyaç gibi bu zamanda ihtiyaç var. Bu ihtiyaç ise onu tevakkufta bırakmaz, işlettirecek inşâallah.”[14]

Abdülbâkî ÇİMİÇ

[email protected]

https://www.feyzinur.com

[1] Sözler,23.söz

[2] Sözler,2013,s.434

[3] Muhakemat,2013,s.125

[4] Mesnevi-i Nuriye,2013,s.363

[5] Muhakemat,2013,s.29

[6] İşârât-ul İ’câz,2013,s.153

[7] Barla Lahikası,2013,s.83

[8] Sözler,2013,s.440

[9] Eski Said Dönemi Eserleri,2013,s.227

[10] Barla Lahikası,2013,s.84

[11] Mesnevi-i Nuriye (Trc: Abdülkadir),Habbenin Zeyli

[12] Mesnevi-i Nuriye (Trc: Abdülkadir), Habab

[13] İşârât-ul İ’câz,2013,s.315

[14] Kastamonu Lahikası,2013,s.281

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir