Ye’is(ümitsizlik) kapısı

Ye’is(ümitsizlik) kapısı: Bediüzzaman, “Ye’is, aczden gelir. Ye’is, mâni-i herkemâldir.”[1] der. Ayrıca  “Ye’is en dehşetli bir hastalıktır. Ümmetlerin, milletlerin “seretan(kanser)” denilen en dehşetli bir hastalığıdır. Ve kemâlâta mâni ve “Ben kulumun zannı üzereyim yani kulum Beni nasıl tanırsa, ona öyle muamele ederim”[2] hakikatine muhaliftir; korkak, aşağı ve âcizlerin şe’nidir, bahaneleridir. Şehamet-i İslâmiyenin şe’ni değildir.”[3]

Tenkid Kapısı

Tenkid kapısı: Bediüzzaman tenkidi müsbet ve menfi olarak ikiye ayırır. “Tenkidi nasıl görüyorsun? Hususan umûr-u diniyede.” sualine; “Tenkidin sâiki, ya nefretin teşeffisidir, veya şefkatin tatminidir.”[1] Der. “Evvelâ, umur-i uhreviyede haset ve müzahemet ve münakaşa olmadığından, bu cemiyetlerden hangisi münakaşaya, rekabete kalkışsa, ibadette riya ve nifak etmiş gibidir.”[2]

Kıskançlık Kapısı

Kıskançlık kapısı: Lemaat’te geçen Arabi bir fıkrada “Cemiyetteki tesanüt, en durgun şeyleri dahi tahrik eden bir vasıtadır. Cemiyetteki haset ve kıskançlık ise her türlü hareketi durduran bir alettir.”[1] ifadesi yer alır. Kıskançlık; bizden farklı olana, dikkati dahâ çok çekene, sahip olamadığımıza sahip olana, dahâ huzurlu, dahâ mutlu yaşayana karşı istimal edilen menfî bir duygudur. Birçok […]

Hiss-i Havf Kapısı

Hiss-i havf kapısı: Hiss-i havf, korku damarı, korku duygusudur. Aynı zamanda korkaklık, kuvve-i gadabiyenin tefrit mertebesi olan cebanettir. Cebanet, ürkeklik, ödleklik, yüreksizlik olarak bilinir. Hiç korkulmayacak şeylerden de korkmak, evhama kapılmaktır. İnsanda “kuvve-i gadabiye, hadd-i istikamet olan şecaati takip etmezse, ifratla çok zararlı ve zulümlü tehevvüre ve tecebbüre ve tefritle çok zilletli ve elemli cebanet […]

Şöhret-i Kâzibe Kapısı

Şöhret-i kâzibe kapısı: Şöhret-i kâzibe; geçici ve yalancı şöhret, aldatıcı ün ve nâm şeklinde tarif ediliyor. Şöhret, riyâdır ve kalbin ölümüdür. İnsanı manen öldüren zehirli bal hükmünde bir musîbettir. Bu zehirli bal insana büyük rahneler açar. İnsanda en zayıf damarlardan biri de şöhret ve makam sahibi olmaktır.  Bediüzzaman, Katre’nin Zeyli eserinde, şöhret hakkında diyor ki: “Ey […]

Enaniyet-i İlmiye Kapısı

Enaniyet-i ilmiye kapısı: Bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiğinden hakikate hizmet edenler ihlâsını muhafaza etmek için, enaniyeti okşayan şeylerden bütün bütün çekilmek lâzım gelir. Çünkü gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir enâniyet bu zamanda hükmediyor. Bu asır enaniyet asrı. Herkes “ben” diyor. Böyle kalsa iyi, bir de herkes benden bahsetsin istiyor.

Hubb-u câh kapısını kapamak

Hubb-u câh kapısı: İkinci kapanması gereken kapı; hubb-u câh kapısıdır. Hubb-u câh; makam sevgisi, rütbe ve mevki’ sahibi olma ve bunlara karşı gösterilen aşırı hırstır. Bu cihetle hubb-u câh mezmûm ve aşağılanan bir haslettir. Hubb-u câh, aynı zamanda makam ve itibar sahibi olma sevdasıdır. Bir insan bütün davranış ve ahlâkını bir makamı elde etmeye yâda […]

Menfâat-i Maddîye Kapısını Kapamak

Menfâat-i maddîye kapısını kapamak: Hizmet ruhu taşıyan insanların dünyevî bazı kapıları kapatması lâzım. Bunların başında menfâat-i maddîye kapısını terk etmek gerekir. Çünkü “Menfâat-i maddîye cihetinden gelen rekâbet, yavaş yavaş ihlâsı kırar. Hem netice-i hizmeti de zedeler. Hem o maddî menfâati de kaçırır.”[1] Risale-i Nur hizmetinde minnet altına girilmez. Sırf rıza-i ilâhi adına çalışılır, netice Allah’a […]