Kalb ruhun ayıbını nasıl görmez?

“İnsanın bir eli diğer eline rekabet etmez, bir gözü bir gözünü tenkit etmez, dili kulağına itiraz etmez, kalb ruhun ayıbını görmez. Belki birbirinin noksanını ikmal eder, kusurunu örter, ihtiyacına yardım eder, vazîfesine muavenet eder.”[1] Burada müminlerin ve Risâle-i Nur hizmetindeki kardeşlerin birbirinin ayıplarıyla, kusurlarıyla uğraşmamaları gerektiği belirtilir. İnsanın maddî aza ve hasseleri ile mânevî latîfeleri […]

Vicdanın anâsır-ı erbâası

Vicdanın anâsır-ı erbâası(dört unsuru) ve ruhun dört havâssı(hassesi, duygusu):”İrade, zihin, his, latife-i rabbaniye”[1]dir. Ruhun bu dört havâssının her birinin bir gayâtü’l-gayâtı vardır. Yani her bir havâssın nihayi ulaşacağı bir zirve noktası, erişilmek istenen asıl amaca ulaşmaya vesile olan gayesi vardır. 1.İradenin ibadetullahtır. Yani iradenin gâyeti ibadet-i Rahmânîdir. Allah, insanın ruhuna yerleştirmiş olduğu irade borazanını aslî […]

Rûhun mânen terakkisi

Cenab-ı Hak teâla ve tekaddes, insanı halk etmeyi irade buyurduğunda; Onu, kâinatı içinde cem’eden cami bir nüsha kılmış, onsekizbin âlemi müştemil olan âlem kitabına da bir fihriste etmiştir. Belki, hayat ve vücut ile berâber, kıymettar bir rûh cevheri ona verilmiştir. İnsanın rûhu, en latîf ve sabit bir cevherdir. Ve insanın rûh cevherinde Cenâb-ı Hak taâlanın […]

Müyûlât-ı kalbiye ve Temâyülât-ı aklîye

Hilkat ağacının neticesi ve semeresi insandır. Malûmdur ki, semere bütün eczânın en ekmeli ve kökten en uzağı olduğu için, bütün eczânın hâsiyetlerini, meziyetlerini taşır ve içine alır. Hilkat-i âlemin hakîkî gâyesi hükmünde olan çekirdeği yine insandır. Hayy-ı Ezelî kâinatı hayat için halk etmiş ve kâinatın merkezine hayatı ve insanı koymuştur. Hayatın hâlis ve sâfi bir […]

Maddî ve Mânevî Kalb

Maddî ve Mânevî Kalb “Eyyub’u da hatırla ki, Rabbine şöyle niyâz etmişti: “Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.[1]” Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın yaralarından neş’et eden kurtlar kalb ve lisânına ilişince ma’lûmunuz kalben ubûdiyetine ve lisânen zikrine hâlel gelir endişesi ile münâcatta(duâda) bulunûr. Burada kalbe ilişen kurtlardan kasıt mecaz değil, bildiğimiz kurt iseler yani […]

Fıtrat-i zîşuur: Vicdan

Fıtrat-i zîşuur: Vicdan Vicdan, insanın içindeki iyiyi kötüden ayırabilen ve iyilik etmekten lezzet duyan ve kötülükten acı duyan insânî bir hisdir. Vicdan insanın bütün his, latife, duygu ve düşüncelerini, bu duygu ve düşüncelerdeki maksat ve niyetleri adım adım izleyen, hiçbirisine bigâne kalmayan, hatır, gönül, hoşgörü, merhamet, dostluk, iltimas vb. tanımadan yargılayıp sorumluluğu takdir eden her […]

Kuvve-i Hafıza

Kuvve-i hafıza Kuvve-i hafıza, insanın hayatında yaşadığı şekil ve suretlerin, ses ve mânâların, hâtıra ve hâdiselerin, renk ve keyfiyetlerin Allah tarafından hardaleden daha küçük olan hafızaya kaydedildiği merkezdir. Yâni, kuvve-i hafıza bir cihetle aklın kayıt arşivi konumundadır. Zâhirî ve bâtınî hislerden gelen şekil ve suretler kuvve-i hafızada olduğu gibi nakşolunur ve muhafaza edilir. Kuvve-i hafıza […]

Zihin

Zihin Zihin, vicdanın anasır-ı erbâası ve rûhun dört havassından birisidir. Zihnin gâyâtü’l-gâyâtı marifetullahtır.[1] Zihin, anlama ve kavrama merkezidir. Fikir ise zihnin kavradıklarından oluşan düşüncedir. İz’an ise, zihin ile hariç arasında bir nev’i muameledir. “Zihin; düşüncenin, algılamanın, belleğin, duygunun, isteğin ve düşlemenin bazı birleşimlerinde görünür olan bilincin ve zekânın kolektif görünüşlerini kapsar. Zihin bilinç akışı olarak […]

Kuvve-i Akliye

Kuvve-i akliye Kuvve-i akliye insana nef’ ve zararı, iyi ve kötüyü birbirinden temyiz için verilmiştir. İdrâk, anlama ve tefekkür âleti olan kuvve-i akliye, insana has düşünme ve eşyanın hakîkatini yakalama ve esmâ lisânı ile tanıma melekesidir. İnsan akıl ve fikir cihetiyle bütün mahlûkatın üzerinde bir mevkî almıştır. Akıl hazîne-i ilâhiyenin definelerini açmak için bir anahtar […]