Bedîüzzamân’ın Bitlis Hayatı

Bediüzzamân, Mardin’deki heyecanlı ve hâdiseli vaziyetinden sonra bir mutasarrıfın pençe-i kahrıyle elleri bağlı, taht-el hıfz Bitlis’e nefyedildi.[1] Yani 1895 yılında Mutasarrıf Selanikli Mehmet Enis Paşa tarafından Mardin’den Bitlis vilayetine gönderilir. Bediüzzaman “Bitlis’de iken on altı-on yedi[2] yaşlarında”[3]dır. Aynı tarihte ise Bitlis Valiliği vekilliğine kısaca “Ömer Paşa” olarak bilinen Ömer Sabri Bey tayin edilir.(1895-1897)  Bediüzzaman Vali […]

Namazın kerâmeti

Yolculukta görülen harika hâl; Namazın kerâmeti Bediüzzaman’ın Mardin’de Ulu Camii’nin yüksek minaresine çıkıp minarenin şerefesinin üzerinde gezmesi kalabalık bir ahali tarafından izlenir. O sırada hâdiseyi haber alan ve oraya gelen jandarmalar müdahale ederler. Molla Saîd’i doğru valiye götürürler. Vali zaten böyle bir anı bekliyor olmalı ki, hemen askerleri ve atları hazırlatır. Molla Saîd’i bir ata […]

Bediüzzamân’ın Mardin hayatı

Bediüzzaman Mîrân aşîret reîsi Mustafa Paşa ile yaşadıklarından sonra bir sene[1]ye yakın Cezire(Cizre) ve civarında kalır. Bir süre sonra “Nusaybin’e ulaşır. Birkaç gün sonra Mardin’e geldi.”[2] Mardin’e gelmeden önce Birinci Meşrutiyet ilân edilmiş, herkesin dilinde meşrutiyet ve hürriyet dolaşıyordu. Molla Saîd de bu sohbetlere bigâne kalmıyor, katılıyor ve fikir beyan ediyordu. Böylece siyâsî hâdisâtla da […]

Karınca hâdisesi ve cumhuriyetperverlik

Bediüzzaman’ın Cizre’ye gitmeden önce Tillo günlerinde, Kubbe-i Hâsiye’deki inzivası sırasında, yemeğinin tanelerini karıncalarla paylaşması, onun cumhuriyetçilik yönünü anlamamızda önemli bir merhaledir. Mezkûr türbeye kapandığı vakit küçük biraderi Mehmed(Molla Muhammed) yemeğini getiriyordu. Yemek içindeki taneleri, kubbenin etrafında bulunan karıncalara vererek, kendisi ekmeğini yemeğin suyuna batırarak kanaat ediyordu. “Neden dolayı taneleri karıncalara veriyorsun?” denildiğinde, “Bunlarda hayat-ı içtimâiyeye […]

Musîbetin Dili

İnsan musîbet karşısında; “Eğer sabretse, musîbetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibâdet hükmüne geçer.” Allah için sevenler, Kur’ân’a hâdim olmayı yürekten isteyenler, musîbetin büyüğünü dine gelen mesâib bilenlerdir “Musibet-ı dünyeviye, mü’min için, gaflet uykusuna dalmamak için tatlı ikazât-ı İlâhiye ve iltifatât-ı Rahmâniye hükmündedir.[1] Hayat musîbetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet […]

Musîbet ve Belâların Hikmetleri

“Halk-ı şer, şer değil; kesb-i şer, şerdir.” Yani şerri yaratmak şer değil, şerri işlemek şerdir. Mesela ateş yaratılmış ve sana hizmet eder. Sen kendi tercihin ve kötü kullanman ile sana hizmetkâr olan ateşe elini soksan ve elini yaksan elbette ateşi kendine şer yapmış olursun. Yoksa ateş seni yakmak için yaratılmamıştır. Veya yağmur hayırdır ve rahmettir. […]