Beytü’l- Ankebutun Verdiği Ders

Beytü’l- Ankebutun Verdiği Ders 

Beytü’l ankebut; örümceğin evidir. Dayanıksız ve kuvvetsiz olan örümcek evi. Bediüzzaman’ın ifadesinde de “İnkılâb-ı siyasî cihetiyle dininden havf eden adamın dinde hissesi, beytü’l- ankebut gibi zayıf düşmüş cehalettir, onu korkutur; taklittir, onu telâşa düşürttürür.( Münazarat,2007,s:113) …” izahı ile beytü’l- ankebutun zahiri zaafına dikkat çekilmiştir.

Örümcek ağına ve evine iki cihetle bakmak gerekir. Birinci cihet ondaki harika sanat-ı Rabbânî ve Kudret-i Sâniin tecelli-i esmasıdır. İkinci cihet ise dayanıksız ve kuvvetsiz oluşu ve sebepler ciheti ile verdiği derstir. Bu yönüyle de örümcek evi ibretli dersler ve yaşanan hicret hadise ile çok manidardır.
Hepimizin bildiği gibi Peygamberimiz (asm)’in Hz.Ebu Bekir(ra) efendimiz ile hicret esnasında gar hadisesinde yaşadıkları olay Üstadın da ifadesiyle şöyledir. 

“Mânevî tevatür derecesinde bir şöhretle, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Ebu Bekri’s-Sıddık ile, küffârın takibinden kurtulmak için tahassun ettikleri gar-ı Hira’nın kapısında, iki nöbetçi gibi, iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi, perdedar gibi, harika bir tarzda, kalın bir ağla mağara kapısını örtmesidir. “(Mektubat,2001,s:152) 

İşte yukarıda da belirtildiğine göre mağaranın kapısının girişini “iki nöbetçi gibi, iki güvercin gelip beklemeleri ve örümcek dahi, perdedar gibi, harika bir tarzda, kalın bir ağla mağara kapısını örtmesidir.” hakikati çok ibretlidir.
Çünkü tehlike yüzde yüz iken ” O zâtın (a.s.m.) evvel ve âhir bütün ahvâl ve harekâtı nazar-ı dikkatten geçirilirse, herbir hareketi, herbir hali harikulâde değilse de onun sıdkına delâlet eder. Ezcümle: “Ğar” meselesinde, Ebu Bekri’s-Sıddık ile beraber halâs ve kurtuluş ümidi tamamıyla kesildiği bir anda “Korkma, Allah bizimle beraberdir”(Tevbe Sûresi, 9:40.) diye Ebu Bekri’s-Sıddık’a verdiği tesellî ve tavk-ı beşerin fevkinde bir ciddiyetle, bir metanetle, bir şecaatle, havfsız, tereddütsüz gösterdiği vaziyet, elbette sıdkına ve nokta-i istinadı olan Hâlıkına itimad ettiğine güneş gibi bir burhandır.(İşârâtü’l-İ’câz,2006,s:263 )” hakikati ne kadar manidar ve önem arzetmektedir ve bizlere çok ince ve önemli itikat ve inanç dersleri vermektedir. 

Yüce Allah(cc) habibini ve kâinatın sebeb-i vücudu olarak yarattığı en müstesna kulunu zahiri esbabın en tehlikeli gibi görüldüğü bir zamanda; korkaklıkta darb-ı mesel olmuş güvercine yuva yaptırarak ve beytlerin en zayıfı olan örümcek evi ile koruyarak müessir-i hakiki sadece ve sadece kendisi olduğunu ve sebeplerin bir tesirinin olmadığını bizlere göstermiştir. Böylece en tehlikeli bir zamanda Yüce Allah(cc) en zayıf olan örümceğin evi ile Habibini (sav) korumuştur. 

Bizler de zahiri ve dünyevi olaylar karşısında, en zor gibi görünen anlarımızda zayıf görülen esbabla korunabiliriz. Ancak Yüce Rabbimize olan itikat ve teslimiyette “Korkma Allah bizimle beraberdir. “(Tevbe Sûresi, 9:40.) ” ayetine gereği gibi inanmak şartıyla. Efendimiz (sav)’in duruşu gibi duruş yapabilmek, teslim ve tevekkül ile tevhid inancına uygun davranmak ehl-i iman ve tevekkülün şe’ni olmalıdır.  

İnşaâllah esbap bizlere de en zayıf durumda bile yüce Allah(cc) tarafından en kuvvetli muhafız olabilir. Çünkü Sebepler Allah’ın kudretine bir perdedir. Hem de tenteneli bir perdedir. Allah (cc)’ın icraatına ve kudretine ortak değillerdir. Perdeler arkasında Allah (cc) ‘ın iradesini ve kudretini görmek ve anlamak durumundayız. Çünkü her şey O(cc)’nun ilmi, iradesi ve kudreti dairesinde işlemektedir.

Abdülbâkî ÇİMİÇ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir