Dalgınlık, dikkatsizlik, aldanma, ihmâl mânâsına gelen gaflet kelimesi, “bir şeyin gerekliliği ortada iken bunun idrâk edilememesi”[1]; “nefsin kendi arzusuna uyması, zamanın boş geçirilmesi”[2]; “yeterince uyanık ve dikkatli davranılmadığı için insana ârız olan aldanma hâli”[3] şeklinde tarif edilmiştir.[4]
İnsanın gafleti ve dalâleti, şeytânî desîselerden meydana çıkar. Gaflet hâli, insanın işlediği levhiyatların neticesidir. “Fakat gaflet veren lehviyatlar, muvakkaten ibtâl-i his nev’inden zâhiren hissettirmiyor.”[5] Bu nedenle gafletin dereceleri muhteliftir. Gaflet, enâniyet ve dünyaperestlikten de çıkar.Gaflet ve isyan ile ene kalınlaşır. Yani ene, gaflet ve isyan ile öyle kalınlaşır ki, sahibini yutar. Bediüzzaman “Kardeşlerim! Gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir enâniyet, bu zamanda hükmediyor.”[6] ifadesinde bulunur.
Gaflet içinde hayvanî bir haz ve hevesât vardır. Zîşuura vazîfesini unutturur. Böylece insan gafletle ibâdeti unutur.Gâfil olan insan, kendi vazîfesini terkeder; Allah’ın vazîfesiyle meşgul olmaya başlar. İnsan vücûd-i şahsisine güvenip mûcid-i hakîkîden gaflet edebilir. Bu vaziyet insanı gaflete düşürmekle, Allah’a ubudiyetine mani olan cüz’i nazarını, cüz’i şeylere hasretmeye sebep olur.
Gençlik sarhoşluğu, gaflet içinde dünyayı hoş ve güzel gösterir. Elîm elemleri ve dehşetli ma’nevî azabları muvakkaten hissettirmez. Ehl-i dalâletin ma’nevî bir cehennemi kalbinde hissetmemesi, pek kalın gaflet sersemliğinden dolayıdır. Ayrıca fâni dünyanın, bekasız ve ağır işleri de gaflet verir.Frenkmeşrebâne terbiye, gafleti ziyâdeleştirir. Nefs-i insâniye, gaflet ile kendini unutuyor. Hem gaflet, hissi iptal eder. Bundan dolayıdır ki dünya, gâfillerin mâşukasıdır.
İnsanda bazı lâtifeler var ki, gaflet ve dalâletten gelen küçük bir hâlete dayanamıyor. İnsan, gaflet ile zerreye masdar olduğu zannıyla bakınca san’at-ı ilâhiyeyi, tağutî bir tabiata kalbeder. Mâlik-i hakîkîden gaflet, nefsin firavunluğuna sebeb olur. Ni’met içinde in’amı görmeyenler, mün’im-i hakîkîden gaflet ederler. Aklın, gaflete, mâsiyete veya maddiyata dalma sebebi ile darlaşması insanı hakîkî vazifesinden alıkoyar. Hususan bahara yakın, hayat-ı dünyeviye gafletinin bir derece fütur vermesi hizmetlere mani olur.
Asabiyet-i câhiliye, gaflet, dalâlet, zulmetten mürekkep bir macundur. Siyâset-i rûy-i zemin, gaflet ve dalâletin en boğucu ve aldatıcı, en geniş perdesidir. Gâfile göre, rızkın âkıbeti muvakkat lezzetten sonra füzûlattır. Dünyanın gafletkârane gülmeleri, ağlanacak acı hâllerin perdesidir.
Öyleyse ey insan başını gaflet kumuna sokma, çıkar! Nedir bu gurûr, nedir bu gaflet? Ecel, insanı gaflette yakalarsa ebedî hayatına çok zarar verebilir. Bediüzzaman da diyor ki: Gençliğin gaflet uykusundan ihtiyarlık sabahında uyandım. “En hayırlı genç odur ki; ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak, gençlik hevesâtına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki; gaflette ve hevesâtta gençlere benzemek ister; çocukçasına hevesât-ı nefsâniyeye tâbi olur.”[7]
Abdülbâkî Çimiç
[1] Ebü’l-Bekā, s. 206
[2] et-Taʿrîfât, “ġaflet” md.
[3] Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ġfl” md.
[4] https://islamansiklopedisi.org.tr/gaflet (Süleyman Uludağ)
[5] Şualar, 2017, s.29
[6] Age, 2017, s.349
[7] Mektubat, 2017, s.330