Hastalar Risâlesini Nefse Tatbik Etmek

Hastalar Risâlesini Nefse Tatbik Etmek
“Hastalara, yirmi beş devâ-i imanî veren risalenin ilaçlarını nefsimde tatbik ederek ayn-ı hakikat olduğunu tasdik edip, asap ve sinirden gelen ziyade hassasiyetimden kıymetsiz, fâni işleri lüzumsuz ve endişeli meraktan ve faydasız ve zararlı alâkadan bir derece kurtulmaya sebep olmasıdır. Umum kardeşler ve hemşirelerimize birer birer selam ve selametlerine dua ve dualarını rica eden kardeşiniz, Said Nursî (Kastamonu Lahikası)”

Soru:Hastalar Risâlesinin ilaçlarını nefsinde tatbik etmek nasıl olur?Risâle-i Nûrları okuduğumuz halde nefsimizde tatbik edemiyorsak bunun sebeb nedir?
Elcevap:Çok güzel bir mevzû’,sorular da o kadar güzel. Üzerinde derin derin tefekkür edilmesi gereken bir ders inşâallah.

Hastalar Risâlesi hastalara bir merhem, bir teselli, mânevî bir reçete hükmündedir.Hem kalbe fıtrî bir surette gelen hâtırât şeklinde telif edilmiştir. Ayrıca musibetzede ve hastalara hakîkî bir teselli ve nâfi bir merhem hükmündedir.
Hastalık ve musîbetler hakîkatte musîbet değil birer iltifâtât-ı Rahmâniye ve lûtf-u İlâhîdir. Aynı zamanda menfî ibâdettir. “Menfî ibâdet ise,hastalıklar ve musîbetlerle, musîbetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubûdiyet yapar. Bu ubûdiyete riyâ giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musîbetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibâdet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. (İkinci Lem’a)”

Meselemizin bir ciheti de şöyledir.”Hayat musîbetlerle, hastalıklarla tasaffî eder, kemâl bulur, kuvvet bulur, terakkî eder, netice verir, tekemmül eder, vazîfe-i hayatiyeyi yapar. Yeknesak istirâhat döşeğindeki hayat, hayr-ı mahz olan vücuttan ziyâde, şerr-i mahz olan ademe yakındır ve ona gider.(İkinci Lem’a )”

Evet, esasında kaderin dışında bir şey yaşamıyoruz. Her gelişen hadisede kaderdeki izdüşüm var. Cenab-ı hak bizim hakkınızda faklı kaderî hikmetler dokuyor. Çünkü bütün himmet, gayret ve özellikle de elyak olan istidatlarınızı sadece Nûrlara sarf etmemiz isteniyor. Bütün mesele mülâki olduğumuz Risâle-i Nûrların hayata tatbikatında bizzat onlarla imtihan olmamızdır.

Hastalar Risâlesini çok okuyoruz ve çok da güzel ders yapıyoruz. Geriye hayata tatbik etmemiz kalıyor. Ancak imtihan burada başlıyor. Hastalar Risâlesindeki ilaçları nefsimizde tam tetkik edip hissetmenin yolu bizzat hastalık ile onları yaşamak oluyor. İşte o zaman hakîkî tatbikat başlıyor.

Elbette ki biz hakîkat-i hâle muttali değiliz. Sadece Risâlelerdeki izahlar ışığında yaşanan hadiselere bakmaya ve o pencereden olayları okumaya çalışıyoruz. Risâle okumalarımız çok mükemmel olabilir, ancak önemli olan bir de hadiseleri güncellemek ve karşımıza çıkan olaylara ve meselelere oradan bakabilmektir.

Belki de şöyle bir durum var. Ben güzel islâh dersi okurum, ancak amellerimde ne kadar ihlâslıyım acaba? Veya ben defâlarca Hastalar Risâlesini okudum, ancak sadece okudum! Sonra Rabbim beni o okuduklarımla imtihan etti diyorum. HaYdi bakalım okudukların ile yaşadıkların arasında söylem ve eylem uyuşmazlığı olacak mı olmayacak mı imtihanıydı bu. Bunu yaşamam için Allah beni imtihan etti diyorum.

O halde Risâleleri okuduktan sonra nefsimizde tam tatbik etmek sanırım sırr-ı imtihan gereği ile çektiğimiz sıkıntılar, musîbetler ve hastalıklar anında ortaya çıkıyor. Esas imtihan orada başlıyor olmalı. Hâlbuki Rabbimiz her dâim bu muhasebeyi yapmamızı ve musîbetler gelmeden önce muhâkeme ve murâkabe yapmamızı istiyor.

Ancak nefis dinlemiyor, aklı ve kalbi dinlemeyen duygular bazen hükmediyor ve nefs-i emmâre de aldatabiliyor.

Üstadımız yaşadığını yazmış ve yazdığını yaşamış olan nadide-i fıtrattır. Nefsinde tatbik etmediği bir hakîkati de yazmamıştır. Bu bahisde de “Hastalara, yirmi beş devâ-i îmânî veren risâlenin ilaçlarını nefsimde tatbik ederek ayn-ı hakîkat olduğunu tasdik edip, asap ve sinirden gelen ziyade hassasiyetimden kıymetsiz, fâni işleri lüzumsuz ve endişeli meraktan ve faydasız ve zararlı alâkadan bir derece kurtulmaya sebep olmasıdır.” demektedir.

Bâkî ÇİMİÇ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir