Hayatın Saadeti

Şimdi, hayatının saadet içindeki kemâli ise, senin hayatının aynasında temessül eden Şems-i Ezelînin envârını hissedip sevmektir. Zîşuur olarak Ona şevk göstermektir. Onun muhabbetiyle kendinden geçmektir. Kalbin gözbebeğinde aks-i nurunu yerleştirmektir.(Sözler)Hayat, Allah’ın büyük bir mucîzesidir. Çünkü kâinatta en önemli mâhiyet hayattır. Bu nedenledir ki kâinatın merkezine hayat yerleştirilmiş ve bütün mahlûkat hayatın etrafında toplanmış ve hayata hizmet ettirilmektedir. Hayatın merkezine de rızık yerleştirilmiş ve rızkın merkezine şükür, şükrün merkezine namaz, namazın merkezine de üç kelime-i kudsîye olan sübhanallah, elhamdülillah ve Allahüekber kelimeleri konulmuştur. İnsan bu noktalara sevk edilmektedir.Şimdi insanın hayatının saadeti içindeki kemâlat ve mükemmellik ise, hayatın aynasında resimlenen ve görülen Ezeli Zât olan Allah’ın nûrlarını hissedip o hayatta görülen Esmâ’ül Hüsnâ tecellileri Allah’ın güzel isimlerinin yansımaları ve nûrlarını seyretmek, sevmek ve Allah’a muhabbet etmektir. Çünkü insanın fıtratına yerleştirilen his duygusu muhabbetullahta kullanılmalıdır. Muhabbetullah insanın ulaşacağı en büyük mertebelerden birisidir.

Ancak muhabbetullahtan önceki mertebeleri imân-ı billâh ve marifetullahtır. Muhabbetullah mertebesinden sonra ise müşahedetullah ve lezzet-i rûhaniye mertebeleri vardır ki işte bir insanın ulaşacağı en yüksek makâm da budur. Muhabbetullah insanın hislerinin zirvesidir. Allah’ı hakîkî ve noksansız eşyada tecelli eden esmâsı ve isimleri ile sevebilmektir. Bir nevî aşk-ı hakîkîdir. Yâda ilâhi aşktır. İnsanın yaratılmasının gâyesi Allah’a imân etmek ve onu sevmek, emir dairesinde yaşayarak şevkle imân-ı kâmil derecelerine ulaşmaya çalışmaktır.

Allah’ın muhabbeti ve sevgisi ile kendinden geçmektir. İnsanda basîret olarak bulunan mânevî kalbin süveydâ-i kalb olarak tabîr edilen göz bebeğinde Allah sevgisi olan aşk-ı hakîkî veya ilâhî aşkın nûrunu yerleştirmektir. İşte insan bu dereceye ulaştığında bir abd-i azîz olup, Allah’ın hakîkî bir kulu olarak rızâ makâmına ulaşır. Zaten insandan beklenen netice de budur.

Abdülbâkî ÇİMİÇ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir