Hür Adam ve İ’lânât

“Risaletü’n-Nûr’un kitapları birbirine tercih edilmez. Herbirinin kendi makâmında riyaseti var. Ve bu zamanı tenvîr eden bir mucîze-i mânevîye-i Kur’âniyedir.(Kastamonıu Lâhikası – Mektup No:4)”
Bu cümle Üstadımıza ait. Ben de âcizâne diyorum ki Risâle-i Nûr hizmetleri de birbirine tercih edilmemeli. Çünkü her bir hizmetin durumuna ve konumuna göre riyâseti vardır. Bu hizmetler birbirine alternetif ve rakîb hizmetler değil, birbirine tekmîl eden hizmetler olmalıdır.

Meselâ her daim düşünürüm, Sözler gibi Risâle-i Nûr külliyatını güneşi mesâbesindeki bir eserin sonundaki Konferans ne ifâde eder bizler için? Acaba Üstad tarafından bu konferans önemine binâen mi oraya konuldu yoksa öylesine mi? Elbette ki Üstadımız çok ehemmiyet verdiği külliyatının Sözler ve Gençlik Rehberi eserlerinin sonlarına bu konferansları bizlere hem numûne-i imtisâl hem de mihenk olması açısından koydurmuş diyebiliriz.
Hem Üstadımızın “Ara sıra sinemaya ibret için gittiğimden…(Yirmi Altıncı Lem’a )” cümlesi ve Külliyatın değişik yerlerinde sinema misâlini kullanması gösteriyor ki bunlar hakîkate vesîle olabilecek birer vasıta ve metoddur. Madem Üstadımız ihmâl etmemiş bir de müsbet tarzda hizmet-i Kur’’âniye ve Nûriyede istimâl edebiliriz ve etmeliyiz.
Hem meselenin bir başka boyutu da i’lânâttır. Bu noktadan da Üstadımız şu îzâhatı yapmıştır.“Bu zamanda Nûrlarla hizmet-i îmâniye, her tarafta i’lânâtla ve muhtaç olanların nazar-ı dikkatlerini celb etmekle olur.(Lem’alar,2005,s:581)”
Bir başka nokta da matbûât âlemi ile neşriyat meselesidir ki buna da Bedîüzzamân Hazretleri şu ifâdelerle işâret etmiştir.”Bu defa yeni hurfla Asâ-yı Mûsâ’yı tab etmek niyetimiz, ihtiyârımız olmadığı halde, tecâvüz vaziyeti Risâle-i Nûr’a veriliyor gibidir. Bu hâdisenin ehemmiyetli bir hikmeti şu olmak gerektir:
Risâle-i Nûr, bu mübârek vatanın mânevî bir halâskârı olmak cihetiyle, şimdi iki dehşetli mânevî belâyı def etmek için matbûât âlemiyle tezâhüre başlamak, ders vermek zamanı geldi veya gelecek gibidir zannederim.
O dehşetli belâdan birisi: Hıristiyan dinini mağlûp eden ve anarşiliği yetiştiren şimalde çıkan dehşetli dinsizlik cereyanı, bu vatanı mânevî istilâsına karşı Risâlei’n-Nûr, sedd-i Zülkarneyn gibi bir sedd-i Kur’ânî vazîfesini görebilir ve âlem-i İslâmın bu mübârek vatanın ahalisine karşı pek şiddetli i’tirâz ve ithâmlarını izâle etmek için matbûât lisânıyla konuşmak lâzım gelmiş diye kalbime ihtâr edildi.(Emirdağ Lâhikası (1) – Mektup No: 62 ) “

Ben de âcizâne Hür Adam filmine gitmeyi bu noktalardan değerlendirmek istedim ve filme gideceğim inşâallah.

Nasılki Risâle-i Nûrların i’lânâtına mahkemeler birer vesîle olmuş ise bu tür fa’âliyetler de vasîle ve vasıta olur ümîdindeyim.

Meselâ Üstadımızın Barla’da eserlerin büyük bir kısmının telifi esnasında talebelerinden 20 at isteyip Isparta’ya doğru hareket etmesi fiilî bir i’lânât duâsıdır diye inanıyorum. Ondan sonra Eskişehir hapsi ve gazetelerde, radyolarda haberler ve gelişen hâdiseler ma’lûm.

Öyleyse bir hizmet bir hizmete engel olmamalı, ancak biliyoruz ki en ehemmiyetli hizmetler de merkezden muhîte, enfüsten afaka, dershaneden diğer toplum kademelerine geçilmesi tarzında olmalıdır. Çünkü bu hem âdetullah hem de sünnetullahtır. Hamdolsun bunun şuûru ve tatbîkatı içersindeyiz.
Selam ve duâ ile…
Bâkî ÇİMİÇ
[email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir