İhlâs ve Sebât

Bu âhirzamân asrında öyle dehşetli cereyanlar ve fitneler var ki, mânen ahlâkımıza vurduğu darbeler dehşetlidir. Buna ancak Risâle-i Nûrlara hizmette ihlâs ve sebât ile dayanılabilir.

Bu asrın dehşetli fitnelerine ve cereyanlarına dayanabilmek için, çelik ve demir gibi bir sebât ve sadakât ve metânet ve ihlâs lâzım ki dayanabilesin.

Şahs-ı mânevî, kesretli cesetler ve birtek rûh hükmünde şirket-i mânevi düstûruyla çalışan ihlâs, himmet, sebat, medet, metanet ve şefaatin tezâhürüdür

Risâle-i Nûr dâvâsı; fevkalâde bir sadakât, sebât, uhuvvet, ihlâs, kahramanlık, hizmet ve ciddiyet gerektiriyor. Onlarda terakki etmek gerekir.

Mesleğimizde haddinden fazla hüsn-ü zan ve âlî makam vermek yoktur. Ancak fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlâs vardır.

Risâle-i Nûr mesleği, talebelerinden tam ve hâlis bir sadakât ve dâimî ve sarsılmaz bir sebât ister. Sebât; ahde vefâdır,azîm ve kararlılıktır.

Sabât denince, Uhud’da boğazı terk etmeyen Sahâbeleri hatırlıyorum. Ne pahasına olursa olsun Efendimiz(asm)’in emrine ölümüne sadık olmak

Uhud boğazını terk etmeyen okçularından asrımızdaki boğazları terk etmeme işaretleri görüyorum. Belki de sebât burada gerekiyor.

Her vakit ihtiyat, ihlâs, tesanüd, sebat, sarsılmamak ve vazifemizi yapmak ve vazife-i İlâhiyeye karışmamak “sırran tenevveret” düsturuna göre hareket etmek ve telâş ve meyus olmamak lâzım ve elzemdir.(Emirdağ Lâhikası)

Muhabbet fedâisi olmak sözde değil, özde olmalı! “Biz muhabbet fedâisiyiz,husûmete vaktimiz yok.”deyip husûmet fillileri göstermek!Ne alâka!

İnsan, özde olanları sözden önce eylemle gösterebilmeli ki te’sîri Cenâb-ı Hak halk etsin. Yoksa eylem-söylem tutarsızlığı olur. Sonuç vâesefâ!

Dilimiz hakâik-ı Kur’âniyeyi söylerken ef’alimiz onu tekzîb etmemeli. Ahvâlimiz,etvârımız ve ef’alimiz İslâm hakikatlerini göstermeli.

Eğer biz doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek, başka dinlerden fevc fevc İslâmiyete dahil olacaklardır.

Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler.(Hutbe-i Şâmiye)

“Bir adam, kocaman bir binayı bir günde harap eder, bir taburu ihtilâle verir.”Çünkü tahrîb, esheldir. Hem fenâlık ve ahlâk-ı seyyiedir.

Bu asrın acip bir hassasıdır:”Yani, elması elmas(âhiret ve iman gibi) bildiği halde, camı(dünya ve mal gibi) ona tercih eder.(Kastamonıu Lâhikası)”Çok önemli bir nokta: Elmas bilinmişyor değil, bilindiği halde bile bile cam elmasa tercih ediliyor. Ne dehşetli bir fitne!

Bâkî ÇİMİÇ

[email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir