İnsandaki fıtratı mükerrem olduğundan, kasden hakkı arıyor. Bâzan gelir eline, bâtılı hak zanneder; koynunda saklıyor…
Hakîkatı kazarken ihtiyarı olmadan dalâl düşer başına; hakikattır zanneder, kafasına geçirir.(Lemaat)
Hakîkatı kazarken ihtiyarı olmadan dalâl düşer başına; hakikattır zanneder, kafasına geçirir.(Lemaat)
İnsanın fıtratı ve yaratılışı mükerrem, şerefli, kıymetli olduğundan insan kasıtlı olarak, gerçekte ve hakîkatte isteyerek hakkı arıyor. Çünkü hakkı arama meyli insanın yaratılışına Allah tarafından isti’dad olarak konulmuştur. Bu fıtrî isteme arzusu nedeniyle insan bazen hakkı ararken eline batıl geçer ve hak zanneder, koynunda saklar ve o fikre değer verir, bağlanır.
İnsan fıtratında bulunan hakkı arama arzusu nedeniyle hakîkati ararken ve kazarken ihtiyarı ve kendi seçimi olmadan doğru yoldan onu çıkaracak bir hâl gelir başına. Bu dalâlı hakîkat zanneder ve bulduğu fikri geçirir aklına. Yani aklen hak zannederek batıl bir fikre sahip çıkar ve hata eder, batıl bir fikre doğru sapmaya gider.
İnsan aradığı hakta isâbet etmesi için o hak zannettiği fikri Kur’ân ve sünnet mihengine vurmak durumundadır. Ya da “Eğer o meseleyi Peygambere ve mü’minlerden ihtisas ve salâhiyet sahibi kimselere havale etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi.” (Nisâ Sûresi, 4:83).” ve “Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah’tan ve İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlardan başkası bilemez.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:7.)” ayetleri gereğince ehil olan, ihtisas sahibi veya müceddid olan insanlara sorulması gerekir ki hakkı ararken batıla sapılmasın.
İnsan aradığı hakta isâbet etmesi için o hak zannettiği fikri Kur’ân ve sünnet mihengine vurmak durumundadır. Ya da “Eğer o meseleyi Peygambere ve mü’minlerden ihtisas ve salâhiyet sahibi kimselere havale etselerdi, elbette o kimselerden hüküm çıkarmaya ehliyetli olanlar işin doğrusunu bilirlerdi.” (Nisâ Sûresi, 4:83).” ve “Halbuki o âyetlerin tefsirini Allah’tan ve İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlardan başkası bilemez.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:7.)” ayetleri gereğince ehil olan, ihtisas sahibi veya müceddid olan insanlara sorulması gerekir ki hakkı ararken batıla sapılmasın.
Öyleyse son olarak Üstad’ın şu cümlesi ile bitirelim: “İnsan fıtraten mükerrem olduğundan hakkı arıyor. Bazan bâtıl eline gelir, hak zannederek koynunda saklar. Hakîkati kazarken ihtiyarsız dalâlet başına düşer; hakîkat zannederek başına giydiriyor. (Mesnevî-i Nuriye – Nokta)”
Baki ÇİMİÇ