Bundan üç buçuk sene önce ilk Augsburg ziyaretimizi Güney Avrupa müdebbirler toplantısı için yapmıştık. O program daha geniş bir katılım ile deruhte edilmişti. İstifadeli ve feyizli bir program olmuştu. O programdaki uhuvvet ve muhabbeti derhatır ediyor, zaman zaman Augsburg’tan ağabey ve kardeşlerle irtibatımız devam ediyordu. Çünkü oranın nur kahramanlarıyla ayrı bir uhuvvet ve muhabbet rabıtaları […]
Yazar: Feyz-i Nur
Hızır(as) ile Hz. Musa(as)’nın yolculuğu
Hz. Musa(as), ilme çok meraklıydı. “Ya Rabbi, kulların arasında benden daha fazla ilim sahibi olan varsa bana göster” diye duâ etti. Duası kabul edildi ve yolculuk başladı. Hz. Musa(as), kendisinden ilim öğrenmek ve tâbi olmak istediğini bildirdi. Hızır(as), yanında bulunmaya tahammül edemeyeceğini, iç yüzlerini bilmediği bazı durumlarla karşılaştıklarında sabırlı olamayacağını söyledi. Hz. Musa(as) ise sabredeceğini […]
Ahirzamanda fasad-ı ümmet zamanı
Âhirzamân müddeti uzun bir zaman dilimidir. Bediüzzaman’ın da ifadesiyle “Biz bir faslındayız.” Fitne ve fesâdın en şiddetli olduğu bir zaman aralığının adıdır âhirzamân. Bediüzzaman “Bu âhirzamân çok çalkalanıyor; bu fitne-i âhirzamân acîb şeyler doğuracağını ihsâs ediyor.[1]”diyor. Peygamber Efendimiz(asm)’in ahirzaman ile alâkalı hadis-i şeriflerini müceddid-i ahirzaman olarak Bediüzzaman tevil etmiş. Bu meselede Risale-i Nur’un başta Beşinci […]
Rahman ve Rahîm tecellileri
“İnsanın nefsi, rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin letâifiyle zevk alır, telezzüz eder.”[1] Rahmâniyetin cilveleri şu hadsiz kâinatı şenlendirmekte, karanlıklı mevcûdatı ışıklandırmakta; hadsiz ihtiyâcât içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye emekte; bütün kâinatı insana müteveccih ettirmekte ve her tarafta ona baktırıp, muâvenetine koşturmakta ve bu hadsiz fezâyı ve boş ve hâli […]
Sâbikūn
Allah(cc), Peygamber Efendimiz(asm)’in ümmeti için şöyle buyuruyor: “Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere (Muhammed’in(asm) ümmetine) mîras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur.”[1] Bu üç sınıftan “Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır” diye âyetin işaret ettiği ümmetin en […]
İhlâsı kıran ve zedeleyen maniler
İhlâs, kalbî bir ameldir. Kullukta hârika sadâkat ve fevkalâde metânettir. İhlâs, İslâmiyetin bir esâsıdır. Rızâ-i İlâhî cihetinde Kur’ân’ın ders verdiği hükümler ve kudsî hakîkatlere ait harekât ve a’mâldir. Hakîkat-i ihlâs, rızâ-yı İlâhîden başka hiçbir şeye âlet ve tâbi olamaz ve Kur’ân’dan başka hiçbir nokta-i istinâdı yoktur. İnsan “İhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlâhî […]
İnsanı sırr-ı ehâdiyete götüren yol: İhlâs
Sırr-ı Ehâdiyet, hususî tecellîdir. Çünkü Bediüzzaman “Besmelenin İkinci Sırrı’nda, Güneş’in ziyâ’sının umûm eşyayı ihâta etmesini vâhidiyete, her bir şeffaf şeyde sıfatlarıyla ve bir nevi cilve-i zâtıyla bulunmasını da ehadiyete misal veriyor.” Yunus(as)’ın balığın karnından kurtuluşu bu sırrın hakîkatini gösterir. Çünkü o vaziyetten Yunus(as) sırr-ı ehadiyet, nur-u tevhid içinde inkişâf ettiği için sahil-i selâmete çıkarılmıştır. Öyle bir […]