Gıybet, gayet menfur ve fenadır “Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?”[1] Gıybet şu âyetin kat’î hükmüyle nazar-ı Kur’ân’da gayet menfur ve ehl-i gıybet, gayet fena ve alçaktırlar.[2] Bediüzzaman gıybet konusunda ayetin hükmünü de nazar-ı dikkate alarak gayet şiddetli bir üslup kullanıyor. Gıybet, cemiyetin bulaşıcı mikrobudur. Çabuk sirayet eder, yayılır. Kâinat manen nur talebelerine […]
Kategori: Tenkid Yazıları
İnsan aldanır
İnsan nefis itibarıyla zayıftır, noksandır ve aldanır. Bediüzzaman da kendi nefsi üzerinden bizim nefsimize ders-i ibret kabilinden “Evet, insan aldanır. Ben de öyle bir dessasa aldandım.”[1] der. Bu tespit elbette ki bizlere bir ders ve îkazdır. Her daim teyakkuzda olmamız gerektiğini bildiren bir sözdür. Çünkü “Herkeste nefs-i emmâre bulunur. Bazı da hissiyat-ı nefsiye damarlara ilişir, […]
Püf Noktası!
Vaktiyle testi ve çanak-çömlek imal edilen kasabalardan birinde, uzun yıllar bu meslekte çalışan bir çırak, kalfa olup artık kendi başına bir dükkân açmayı arzu eder olmuş. Ne yazık ki her defasında ustası ona: “Sen daha bu işin ‘püf noktası’nı bilmiyorsun, biraz daha emek vermen gerekiyor” dermiş. Kalfa bir gün dinlememiş ustasını ve açmış dükkânını. Açmış […]
Meziyetin varsa hafa türâbında kalsın
“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirâne iftihar etmektir.”[1] İhlâs Risâlesi’nin üçüncü düsturu bu paragraftaki hakikatlerle başlar. Çok mühim düsturları ihtiva eder. Kardeşlerimizin meziyetlerini şahıslarımızda tasavvur edebiliriz. Kardeşlerimizi hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede kendimizden daha meziyetli görebiliriz. Hatta onların meziyetlerini kendi şahsımızın meziyeti olarak kabul edip, o meziyetlerle iftihar da edebiliriz. Risâle-i […]
Fazîletfuruşluk!
Yirmi Birinci Lem’a olan İhlâs Risâlesi’nin düsturlarından ikinci düstur şöyle başlar: “Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde fazîletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir.”[1] Risâle-i Nur hizmetine muhatap olanlar bilirler ki, bu hizmette bulunan kardeşleri tenkit etmek yoktur. Özellikle menfî tenkitten men edilmişlerdir. İkinci düstur bu noktayı net olarak ifade eder. Ancak […]
Haydar Ağa, Haydo, Haydar!
Hâlbuki bize lâzım “Haydar”dır! Bilindiği üzere “Haydar Ağa”, “Haydo” ve “Haydar” tesbitleri Bedîüzzamânî Said Nursî’ye aittir. Mevzu Eski Said Dönemi Eserleri’nden Münâzarât ve Nutuk’ta geçer. Münâzarât’taki bahis devrin hükümetine karşı aşırı muhabbet veya lakaytlığa karşı gösterilen tepkilere söylenmiş sözlerdir. Saîd Nursî “Maatteessüf, sû-i tesadüfle hükûmete itiraz edenlerden ehl-i ifrat ve ehl-i tefrite rast geldim. […]
Gayr-ı Memnunlar
Gayr-ı memnunlar Gayr-ı memnun; memnun olmayan, kızgın, hoşnutsuz, küskün, kırgın mânâsında bir sözdür. Zaman zaman Risale-i Nur hizmetlerinde de gayr-ı memnun bir mizaca sahip olan ve böyle ta’rif edilen şahıslar bilinir. Gayr-ı memnun mizaca sahip kişiler zordur. Kırılgan ve küskün bir hâl ve tavır gösterirler. Yapılan hizmetlere iktifa etmeyip, hakka razı olmayarak ehak için ihtilaf […]
Nâ-Ehiller
Nâ-ehiller Üstad Bediüzzaman Hazretleri ehil olmayan ve liyakatsiz nâ-ehillerin hizmete girmelerinin zararını şöyle ifade eder: ”Nâ-ehillerin girmesi yüzünden bir derece suistimal ettiklerinden, rekabetkârâne ihtilâfa düşüp, hem kendine, hem cemâat-i İslâmiyeye ehemmiyetli zarar verir”[1]ler. Nâ-ehil; işinde ve hizmetlerde ehil olmayan, liyakatsiz olan kimsedir. Bunlar bulundukları ortama uymayan, verilen işi beceremeyen ve hakkını veremeyen bir vaziyettedirler. Ayrıca […]
Te’sîrât-ı hâriciyeye kapılmamak…
Te’sîrât-ı hâriciyeye kapılmamak… “Fert te’sîrât-ı hâriciyeye karşı daha az mukavimdir.”[1] Bu zaman ve zeminde ancak bir cemâat ruhu taşıyan şahs-ı mânevî te’sîrât-ı hâriciyeye karşı mukavemet edebilir. Çünkü “Müteaddid eşya bir cemaat şekline girse, bir şahs-ı mânevîsi olacaktır. Eğer o cem’iyet, imtizac edip ittihad şeklini alsa, onu temsil edecek bir şahs-ı mânevîsi, bir nevi rûh-u mânevîsi […]