Necaşi ve Bilâl-i Habeşi’nin ülkesi: Etiyopya
Muhacirleri himaye eden ve Hz. Peygamber(sav)’in davetini kabul edip Müslüman olan Habeşistan kralı Necâşi Ashame’nın ülkesine gittik. Kralı olduğu ülkenin adı Etiyopya’dır. Etiyopya veya Etyopya, resmî adıyla Etiyopya Federal Demokratik Cumhuriyeti, Afrika Boynuzu’nda yer alan büyük bir Doğu Afrika ülkesi. Ülkenin başkenti yerel dilde “Yeni Çiçek” anlamına gelen Addis Ababa’dır. Sudan, Güney Sudan, Eritre, Cibuti, Somali ve Kenya, Etiyopya’nın komşularıdır. Afrika kıtasının en kalabalık ikinci ülkesidir. Belki de Afrika kıtasının en önemli ülkelerinden birisi. Yine Afrika ülkelerinde İngiliz sömürgesine maruz kalmamış istisna bir ülkedir. Etiyopya, Avrupalı sömürge güçlerini yenen ve bağımsız bir ülke olarak egemenliğini koruyabilen iki Afrika ülkesinden biridir (diğeri Liberya). 1945 yılında Birleşmiş Milletler’e üye olarak ilk bağımsız Afrika ülkesi olmuştur.[1]
Bilâl-i Habeşî ise, İslâm Peygamberi Hz. Muhammed(sav)’in sahabesi ve ilk müezzini. Habeşistanlı köle bir ailenin çocuğu olarak Mekke’de dünyaya geldi. İslâmiyeti ilk kabul edenlerden ve bunu açıktan ilan eden yedi kişiden biridir. İşte biz Necâşi Ashame ve Bilâl-i Habeşî’nin vatan-ı aslîleri olan Etiyopya’ya gitmeye niyet ettik.
Etiyopya hazırlığı
Daha önceki senelerde şahsî olarak Afrika ve diğer bazı ülkelere insani yardım için giden Hasan Fehmi ağabeyin teklifi ile bu seneki Kurban Bayramı haftasında bizler de Afrika ülkelerinden olan Etiyopya’ya gitmeye niyet ettik. Hem kendi aile kurban hisselerimizi, hem de yakın akraba ve dostların kurbanlarını orada kesmek için niyet ettik. Bu ziyaret şahsî bir teşebbüs olduğu için kurban hisseleri de şahsî ve sınırlı bir sayıda kaldı. THY bizler için 195 kg yük tanımlaması yaptığı için elimizden geldiği kadar bu kiloyu dolduracak ekseriyeti giyim, ayakkabı olmak üzere insânî yardım toparlamaya başladık. Evlerimizde bulunan temiz ve kullanılabilir kıyafetler ve ayakkabılar hazırlandı. Yakın tanıdıkların da yardımı ile bize tahsis edilen kiloya yakın yardım valiz ve çuvallarını hazırladık. Çocukları da ihmal etmemeliydik. Onlar için de şeker, çikolata ve balonlar da hazırlamıştık. Yolculuk için hazırlıklar tamamdı.
Yolculuk başlıyor
Kurban Bayram arifesi olan 8 Temmuz 2022 günü insânî yardım için Etiyopya yolculuğumuz başladı. Samsun Çarşamba Havaalanı’ndan işlemlerimizi yaptırarak 200 kg’a yakın insani yardım(giyecek, yiyecek, ilaç, ayakkabı, şeker, çikolata vb.) ile yola çıktık. İstanbul Havalimanı’na vardığımızda Hasan ağabey bizi bekliyordu. Onun da 200 kg insânî yardım için valizleri hazırdı. Biz bagajlarımızı aktarmalı olarak Çarşamba Havaalanı’ndan verdiğimiz için İstanbul’da bagaj problemi yaşamadık. Hasan ağabeyin bagajlarını biletlerimizi checkin yaparak teslim ettik. Bundan sonra Etiyopya uçağımızın uçuşunu beklemeye başladık. Bu süre zarfında İstanbul Havaalanı salonlarında bekledik. Uçuş saatimiz geldiğinde uçağa bindik ve beş saati aşkın sürecek olan hava yolculuğumuz başlamış oldu. Gece yarısından sonra 9 Temmuz 2022, yani 2022 yılının Kurban Bayramı’nın ilk saatlerinde Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa Havaalanı’na iniş yaptık. Ancak talihsiz bir hadise ile karşılaştık desek yanlış olmaz. Çünkü yedi adet bagaj yükümüzden sadece el çantamız yanımızda, onun dışında kalan altı adet bagajlarımız yük yoğunluğundan İstanbul’da kalmış. Epey bir zaman kaybından sonra gerekli raporları tutturup kalacağımız yere intikal ettik. Saat gecenin 03.00 civarı olmuştu. Elbette yorgunduk, ancak heyecanlı ve meraklıydık. Acaba sabah neler görecek ve yaşayacaktık.
Köylere gitmeye hazırlanıyoruz
Kısa bir istirahatten sonra sabah namazını müteakip yaklaşık 300 km Addis Ababa’ya uzakta olan köylere doğru bize tahsis edilen ve günlüğü 120 dolar olan minibüs ile yola çıktık. İlk gün insani yardımlarımız gelmediği için üzgün bir vaziyetteydik. Böylece köylere doğru ilerlemeye başladık. Köylere gitmeden önce kasaba ve şehir olarak kabul edilen yerlerden geçiyor, giriş ve çıkışlarda sıkı bir polis denetiminden geçiyoruz. Şehirler öyle çok katlı ve gelişmiş şehirler değil. Basit ve çoğu barakalardan inşa edilmiş dükkânlar şeklinde. Ayrıca şehirler çok kalabalık, köylerden akın akın insanlar ihtiyaçları için hayvanları ile yürüyerek kilometrelerce uzaklardan gelip ihtiyaçlarını alıyor ve kısa sürede geri dönüyorlar. Gelirken köylerde üretmiş oldukları ürünleri getirip satıyor, giderken de ihtiyaçlarını alıp eşeklere yükleyip geri dönüyorlar.
Bayram Namazını köyde kılıyoruz
9 Temmuz 2022 Cumartesi günü Kurban Bayramı namazını köyde kılmak için yola çıkıyoruz. Yaklaşık gideceğimiz yer minibüs ile üç saat sürüyor. İlk defa geldiğimiz için her şey bize garip ve yabancı geliyor. İnsanlar, hayvanlar, çocuklar, taşıtlar, dükkânlar, cadde ve sokaklar. Her şey çok farklı ve bir o kadar da ilginç. Dil bilmediğimiz için yanımızda bize eşlik edenlerden yardım alıyoruz.
Birlikte bayram namazına iştirak
Bu arada dikkatimiz celb eden bir hususu da paylaşalım. Bayram sabahı yola erken saatte çıktığımız için yaklaşık iki saate yakın paralı ve otoban bir yoldan geçiyotuz. Daha sonra kasaba ve şehir yollarına ayrılıyoruz. Bu yollar da asfalt, ancak çift yönlü. Çok uzun gitmeden bir şehre geliyoruz. Burada akın akın insanların yolu kapladıklarını ve polisin trafiği durdurduğunu gördük. Gelen kalabalık yaşlı, genç, çocuk ve kadınlardan müteşekkil bir topluluktu. Bir kişi önlerinde mikrofon ile tekbir getiriyor, peşinden gelen kalabalık da tekrar ediyor. Sorduğumuzda toplu olarak bayram namazına gittiklerini söylediler. Çok hoş bir manzara ile karşı karşıyaydık. Şehrin diğer cadde ve sokaklarında da aynı manzara ile karşılaşıyorduk. Her taraftan çıkıp tekbir sesleriyle nerdeyse bütün aile efradı toplu olarak bayram namazına gidiyor. Yol boyunca gördüğümüz bütün camilerde de durum aynıydı. Biz de yüksek bir dağ köyüne gidiyoruz ve oraya vardığımızda camiinin bahçesinin erkek, genç, çocuk ve kadınlarla dolu olduğunu gördük. Hepsi bir ağızdan müderrisin söylediği tekbiri tekrar ediyorlar. Çok manalı ve güzel bir manzara ile karşılaştık. Bizi en ön safa aldılar, tekbir sesleri bir süre daha devam etti. Daha sonra bayram namazını hep birlikte eda ettik. Saat 10.30 civarıydı. Burada bayram namazları erken kılınmıyor.
İlk kurbanlar kesiliyor
Bu gittiğimiz köy, Çobote Asala Şayır köyü. Köy camiinde Kurban Bayramı namazı sonrası hemen kurban kesim işine başlıyoruz. Burada z şahsî hisselerimiz kesiliyor. Toplam on iki kurban kesiliyor. Yaklaşık 80 civarı hisse yapıyor. Kesilen kurbanlar köy halkına taksim ediliyor. Kurban kesimini Ömer isminde Trabzonlu bir kardeşimiz kesiyor. Biz ise her kurban hisselerini okuyor ve vekâletleri kesen Ömer kardeşe takdim ediyoruz. Liste okunması ve kesim işlemi videoya alınıyor. Her şey normal usule uygun ve bizzat müşahede ettiğimiz şekliyle devam ediyor.
Kurbanlar nasıl alınıyor?
Kurbanlık hayvanların temini konusunda bu işle iştigal eden tacirler mevcut. Bir kısmı Türkçe de biliyor. Bu tacirler köylerde hayvan sahipleriyle iletişim kuruyor ve pazarlığı yapıyor. Hayvan fiyatları konusunda mutabakata varılınca pazarlık bitiyor. Hayvanların parası ödeniyor. Tacirler ve hayvanları getirenler de emeklerini alıyorlar. Böylece farklı köylerden kurbanlık hayvanlar temin edilmiş oluyor. Bizler de kesim biten bir köyden başka bir köye intikal ediyoruz.
Bayramın ilk gününü bitiriyoruz
9 Temmuz 2022 günkü Kurban Bayramı’nın ilk gününü dört-beş köye geçerek hem kurbanlar kesiliyor, hem de götürdüğümüz insani yardımlar dağıtılıyor. Çocuklara çikolata ve şeker gibi yiyecekler de veriyoruz. Çocukların bir şeker ve çikolataya sevinci her şeye değiyor. Dağıtılan insani yardım sonrası da yaşanan mutluluk gözleri yaşartıyor. Böylece birinci gün bitiyor ve gece geç saatlerde kalacağımız yere, yani Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’ya intikal ediyoruz. Yorulmuş vaziyetteyiz, ancak şikâyetçi de değiliz. Çünkü insanların hayatına dokunmak, onların yüzlerini güldürmek ve bir nebzecik de olsa onlara yardım etmenin vicdanî ve kalbî rahatlığı her şeye değiyor.
Bagajlarımızı bir gün gecikme ile alıyoruz
8 Temmuz günü gelmeyen bagajlarımız bir gün sonraki uçakla geliyor. Havaalanına gittiğimizde bir bagaj hariç diğerlerini alıyoruz. Bir bagajımız yine gelmiyor. Onun da raporunu tutturup direk köylere doğru yola çıkıyoruz. Bu seferki güzergâh bir gün önce gittiğimiz aynı bölge. Ancak köyler faklı. Elimizde onun üzerinde büyük valiz ve çuvallar var. Bunların hepsi giyecek ve ayakkabı dolu. Bunları muhtaç insanlara ulaştırmamız gerekiyor.
İkinci gün yolculukta arabamız arıza yapıyor
Bayramın ikinci günü de bir gün önceki aynı güzergâha doğru yola çıkıyoruz. Kaptanımız arabanın frenlerinin tutmadığını söylüyor. Önce ciddi bir problem olmadığını düşünüyoruz, ancak yollara yapılan hız kesici engellere minibüs çok hızlı bir giriş yapınca işin ciddiyeti ortaya çıkıyor. Çünkü arabanın frenleri tamamen boşalmış durumda. Hemen minibüs kenara çekiliyor, bir de ne görelim? Frenler tamamen boşalmış, sol arka teker fren borusu patlamış ve bütün frenlerin hidrolik yağı boşalmış. Yoldan geçen diğer taşıtlardan yardım alarak bir saat süresinde geçici bir çözüm sonrası yolumuza devam ediyoruz.
Tekrar köylerde insani yardım devam ediyor
Bayramın ikinci günü olan 10 Temmuz Pazar günü tekrar köylere doğru yola çıkıyoruz. Yine uzak köyler hedefte. Üç saati aşan yolculuktan sonra daha önce belirlenen Gonde Asala Şayır, Tero Dasita Ana Dodota, Walargi İtaya Şayır… gibi köylere gidiyoruz. Buralarda elimizde bulunan kıyafet ve ayakkabıları muhtaç olan insanlara veriyoruz. Zaman zaman zor anlar yaşıyoruz. Çünkü aşırı kalabalık ve izdiham anları da yaşanıyor. Yardım dağıtımında zorlanıyoruz. Çok zorlandığımız zamanlarda yerli insanlardan yardım talep ediyoruz. Daha da zorlanırsak yardım dağıtımına ara veriyoruz.
Yol güzergâhında yardıma devam
Köy ve kasabalarda yapılan insani yardım dağıtımları bazen bizleri zorluyor. Çok fazla kalabalık izdiham vaziyetine gelebiliyor. Onun için daha sakin yerleri seçiyoruz. Bir de yol güzergâhları bu yardımları ulaştırmak için çok elverişli. Tevafuk ettiğimiz özellikle kadın ve çocuklara şeker, çikolata ve giyim eşyası veriyoruz. Bu eşyaları alan insanların sevinç ve mutlulukları dünyanın en güzel hasleti olsa gerek. Mutlulukları gözlerine yansıyor.
Çocuklara şeker, balon ve çikolata veriyoruz
Götürdüğümüz yardımlar içinde epey yer teşkil eden çocuklar için şeker, çikolata ve balonlardı. Her çocuk potansiyel olarak bunlara ulaşmak arzu ediyordu. Kısa sürede neredeyse çevredeki bütün çocuklar etrafımıza toplanıyor. Çikolata, şeker ve balonları onlara dağıtıyor ve mutluluklarını temaşa ediyoruz. Bir çocuğu mutlu etmenin en kolay yolu bu olsa gerek. Biz de bol bol bunu ifa etmeye çalışıyoruz.
Nakdi yardımlar da yapılıyor
Gittiğimiz köyler İtaya Şeyir, Gonde Finçame, Tulu Moye köyleri. Bu köylere insanlar hakikaten çok fakir. Onların tabirince miskinler. Zaruri kuttan ziyade başka bir şey yok desek mübalağa etmiş olmayız. Evleri o kadar iptidai ki insan burada nasıl yaşıyor diye hayıflanıyorsunuz. Bu insanların durumuna göre nakdi yardımları da ihmal etmiyoruz. Vesile olanların Rabbim niyetlerini kabul ve makbul eylesin. Nakdi yardımlarda daha çok kadınları tercih ediyoruz. Çünkü biliyoruz ki onlar muhakkak zaruri ihtiyaçlar için bunu kullanacaklar.
Deve sürüsüne tevafuk ediyoruz
Afrika deve yetiştiriciliği ile de önemli. Yol güzergâhlarında birçok defa deve sürüsüne tevafuk ediyoruz. Bu durumda trafik duruyor. Çünkü yolu develer kaplıyorlar. Başlarında birkaç tane bakıcısı veya çobanları var. Sakin ve yavaş yavaş ilerliyorlar. İniyor ve resim çekiyoruz. Böylece deve hasretimizi de gidermiş oluyoruz. Bu çöl hayvanlarının yavruları da ayrı bir sevimli.
Oğlak yavruları
Hem gittiğimiz köylerde hem de çarşı ve yol kenarlarında çok sayıda keçi ve yavrularına tevafuk ediyoruz. Bir köyde sevimli keçi yavrularını kucağımıza alıyor ve seviyoruz. Bu kadar kendisini sevdiren hayvan başka var mı bilmiyorum. Çok şirin ve sevimliler. Onları okşamak ve onlarla oynamak ayrı bir zevk. Çevremizdeki çocuklar bunları yakalayp kucağımıza veriyorlar.
Çocuklarla geçirdiğimiz zamanlar
Köylerde çocuklar çok kısa sürede etrafımızı sarıyor ve çok kalabalık topluluklar halini alıyorlar. Hepsi kendilerine bir yardım yapılacağını bekliyor vaziyetinde. Elimizden geldiği kadar onlara yardım yapmaya çalışıyoruz. Bazılarını seviyor ve resimler çektiriyoruz. Onların masum ve temiz dünyaları ve enfüsi ahvalleri simalarını yansıyor. Çevrenin iklim şartlarına çocuklar da ünsiyet etmişler. Çoğunun ayaklarında ayakkabı ve terlik dahi yok. Onlar bunun yokluğuna aldırış etmeden yine de çocukluk hasletlerini yaşıyorlar.
Kadınların vaziyeti
Hem köylerde, hem de şehirden dönüşte sanki ailenin bütün yükünü hanımlar çekiyormuş gibi bir vaziyet var. Elbette ailenin geçim mükellefiyeti erkeklerde, ancak kadınların fakir’ül hâli nazarımızdan kaçmıyor. Bizler de bunu dikkate alarak direk aileye sarf edilecek yardımların çoğunu kadınlara vermenin dana münasip olacağını düşünüyoruz ve öyle de yapıyoruz.
Yöresel yemekler
Etiyopya’nın köy ve kasabalarında yöresel yemekler de takdim ediliyor. Bu lezzet bizlere çok da cazip gelmiyor. Yine de Samsun’da tıp eğitimini tamamlayıp şu anda İstanbul’da hekimliğe devam eden Dr. Taha Beyin kardeşlerinin evine davet ediliyoruz. Burada yöresel yemeklerden bizlere ikram ediliyor. Bizler de bu ikramı tadıyoruz. Yemek sonrası Etiyopya kahvesi de ihmal edilmiyor. Dr. Taha bey kendi kasabasına iki adet klinik açmış ve bedava hizmet veriyor.
Vakit namazlarında camileri tercih ediyoruz
Gün boyu çok yorucu ve köyden köye hareket ettiğimiz için vakit namazlarımızı köy veya kasaba camilerinde kılmayı tercih ediyoruz. Çünkü bu camilerde hem su, hem de wc bulunuyor. Elbette wc’ler iptidai, derme çatma barakalardan yapılmış. Yine de bunu bulduğumuza şükrediyoruz. Çünkü tuvalet konusunda bu köylerde çok büyük problem var. Su konusunda da öyle. Hâlbuki köy evlerinin yakın bir yerine küçük bir tuvalet yapılabilir. Bunu niçin yapmadıklarını anlamıyoruz. Def-i hacet konusunda burada farklı bir kültür meydana gelmiş. Bu durumdan çok da rahatsız değiller. Şehirlerde dahi rahatça yol kenarlarında def-i hacet ihtiyacını gidermekten insanlar imtina etmiyor. Onları kimse de dikkate almıyor. Elbette bu vaziyet bizim çok garibimize gidiyor.
Camide Kur’ân eğitimi
Bir öğlen namazını büyük bir kasaba camisinde kılmak için içeri giriyoruz. Ben hazırlıklı olduğum için içeri girip namazımı eda ediyorum. Ancak caminin içi ve dışı çok kalabalık, çocuklarla dolu. Hepsi sesli olarak Kur’ân eğitimi alıyor. Burada çok sayıda hafız yetiştiriliyor. Bu yönleri takdire şayan. Biz de bunlara imreniyoruz ve namaz bitiminde resimlerini çekiyoruz. İki kare resim çektikten sonra başlarındaki müderris çok şiddetli olarak bizi ikaz ediyor ve resimleri sildiriyor. Diğer kardeşlere de aynı tepkiyi göstermişler. Biraz Vahhabilik damarı buralarda da nüksettiğini, onun için de camilerde resim çekilmesine izin verilmediğini öğreniyoruz. Resimleri siliyoruz, ancak daha sonra geri dönüşümden resimleri geri alıyoruz.
Muz, mango ve ananas ülkesi
Gittiğimiz hemen hemen her kasaba ve şehirde en fazla muz, mango ve ananas meyvelerine tevafuk ediyoruz. Çok sayıda derme çatma barakalarda bu meyveler satılıyor. Burada bulunduğumuz sürece bu meyvelerden tadıyoruz. Bizler de gelirken Addis Ababa’dan bir miktar bu meyvelerden alıp getiriyoruz. Ancak bu meyvelerin olgun olanlarını değil, daha olgunlaşmamış olanları getirmek lazım. Çünkü uzun süre saklanmıyor.
Etiyopya taksileri
Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa ve diğer şehirlerinde üç tekerlekli çok sayıda taşıma vasıtası var. Bunlar en çok üç yolcu taşıyabiliyor. Ancak onlar daha fazla kişiyi taşıma taraftarı. Bizler de bu taşıtlara bindik. Kısa da olsa onların içini görmüş olduk. Elbette normal taksi ve uygulama üzerinden taşıma yapan fiber sistemleri de mevcut. Bazen onları da tercih ettik.
Addis Ababa
Addis Ababa Etiyopya’nın başkenti. Afrika ülkelerinin en gelişmiş şehri. Bu şehirde sanki iki dünya var. Birincisi şehrin en görkemli ve gelişmiş binalarının olduğu merkezi kısım. Burada bankalar, oteller, büyük iş merkezleri, çok katlı binalar, diplomatik binalar, devletin idare edildiği yerler ve ofisler hep bu merkezi yerde. Bir de başkentin bu merkezî yerinin dışında kalan kenar mahalleler diye tabir edilen yerler var ki daha çok günlük alışverişlerin yapıldığı baraka cinsinden alışveriş dükkânlarının olduğu yerler. Buralar başkentin dışında kalan diğer kasaba ve şehirlerin aynı vaziyetini taşıyor. Buralar çok kalabalık, yol ve kaldırımlar çok düzensiz.
Alışveriş yapıyoruz
Etiyopya’nın kahvesi çok meşhur diye biliyoruz. Gelirken hem yöresel meyvelerden, hem de kahve almak istiyoruz. Hususan burada yetiştirilen zencefil bitkisinden de almak istiyoruz. Bu vesileyle hal esnafına gidiyoruz. Yaya olarak gittiğimiz hal epey uzak bir yerde, ancak hiçbir şey alamıyoruz. Satıcılar bizi yabancı görünce yanımızda yerli bir kişinin olmayışı nedeniyle fiyatları üç-dört katına çıkarıyor. Bizler de bunu fark edince onlardan alışveriş yapmıyoruz. Daha makul yerleri seçerek bildiğimiz İngilizce ve Arapça kelimeler ile anlaşarak meramımızı anlatmaya çalışıyoruz ve bir miktar alışveriş yapıyoruz.
Dönüş hazırlığı
Artık Kurban bayramı bitmiş ve biz de geldiğimiz bu ülkeye insani yardımları ulaştırmanın huzuru ile dönüş hazırlığı yapıyoruz. 13 Şubat 2022 Çarşamba gece yarısı uçağımız 02.00 civarı Addis Ababa Havaalanı’ndan hareket ediyor. Beş saati aşkın bir süreden sonra İstanbul Havaalanı’na iniş yapıyoruz. Gelmeyen bagajımız için bagaj kayıp bürosuna gidip işlemlerini yaptırıyor ve bagajımızı nasıl geri getirteceğimizin yolunu öğreniyoruz. Hasan ağabey ile burada ayrılıyoruz. Biz de öğleden sonra 13.45 uçağı ile Samsun Çarşamba Havaalanı’na 15.10 gibi iniyoruz. Böylece altı gün sonra tekrar mahal-i ikâmetimize ve hanemize ulaşmış oluyoruz.
Avrupa kâfirleri ve Asya münâfıkları
Bediüzzaman Hazretleri On Yedinci Lem’a, Yedinci Nota’da “Âyâ, zanneder misin, bu milletin fakr-ı hali dinden gelen bir zühd ve terk-i dünyadan gelen bir tembellikten neş’et ediyor? Bu zanda hata ediyorsun. Acaba görmüyor musun ki, Çin ve Hintteki Mecusî ve Berâhime ve Afrika’daki zenciler gibi, Avrupa’nın tasallutu altına giren milletler bizden daha fakirdirler? Hem görmüyor musun ki, zarurî kuttan ziyade Müslümanların elinde bırakılmıyor? Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor.”[2] tespitlerini aktarır. Burada meselenin can alıcı noktaları Bediüzzaman Hazretleri ifade etmiş. Yani fakirlik sadece Müslümanlara münhasır değil. Ancak gittiğimiz ülkenin topraklarının çok verimli ve geniş ovalarla kaplı olduğunu gördük. Ayrıca bu ülke çok ziyade yağmur alan bir ülke durumunda. Hatta biz gittiğimizde neredeyse istisnasız her gün öğleye kadar ve akşamüstü çok şiddetli ve sürekli yağmurlar yağdı. Çünkü burası şu anda kış mevsiminden bahara geçiş mevsimini yaşıyor. Dereler ve akarsular bol miktarda var. Buna rağmen bu suların planlanıp köylere ve şehirlere ulaştırılmaması insanların ataletinden olsa gerek. Ayrıca temizlik konusunda Müslümanların bu derece gabi davranışları da kabul edilir değil. Köylerdeki arazileri de yeterli olarak değerlendirmiyorlar. Kısaca bize göre anormal vaziyet onlar canibinden normal hayat düsturu olmuş vaziyette. Bu teşebbüssüz tevekkülden vazgeçilmesi lâzım. Çalışmak, gayret, hamiyet ve nezafet İslâmiyet’in vaz geçilmez umdeleridir. Bediüzaman Hazretleri bu vaziyete şöyle temas ediyor: “Belki hırs şiddetlenmiş; onun için fakr-ı hale düşüyorlar. Çünkü mü’minde hırs sebeb-i hasârettir ve sefalettir.”[3]Biz hadiselerin zahiri noktalarına muttaliyiz, ancak kaderi noktada nasıl fetvalar verdiriliyor bilemiyoruz. Bu insanların fakr-ı halinin hakiki hikmetleri Rabbimizin ilmindedir. Biz bize bakan noktalara hamletmeli, onların noksanlarını tekmil etmelerini sağlayarak zekât vb. yardımlarımız ile de onlara ulaşmalıyız vesselam.
Abdülbâkî çimiç
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Etiyopya
[2] Lem’alar, 2013, s.305
[3] Age, s.305