Ahirzamanda fasad-ı ümmet zamanı

Âhirzamân müddeti uzun bir zaman dilimidir. Bediüzzaman’ın da ifadesiyle “Biz bir faslındayız.” Fitne ve fesâdın en şiddetli olduğu bir zaman aralığının adıdır âhirzamân. Bediüzzaman “Bu âhirzamân çok çalkalanıyor; bu fitne-i âhirzamân acîb şeyler doğuracağını ihsâs ediyor.[1]”diyor.  Peygamber Efendimiz(asm)’in ahirzaman ile alâkalı hadis-i şeriflerini müceddid-i ahirzaman olarak Bediüzzaman tevil etmiş. Bu meselede Risale-i Nur’un başta Beşinci […]

Rahman ve Rahîm tecellileri

“İnsanın nefsi, rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin letâifiyle zevk alır, telezzüz eder.”[1] Rahmâniyetin cilveleri şu hadsiz kâinatı şenlendirmekte, karanlıklı mevcûdatı ışıklandırmakta; hadsiz ihtiyâcât içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye emekte; bütün kâinatı insana müteveccih ettirmekte ve her tarafta ona baktırıp, muâvenetine koşturmakta ve bu hadsiz fezâyı ve boş ve hâli […]

Sâbikūn

Allah(cc), Peygamber Efendimiz(asm)’in ümmeti için şöyle buyuruyor: “Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiğimiz kimselere  (Muhammed’in(asm) ümmetine) mîras olarak verdik. Onlardan kendine zulmedenler vardır. Onlardan ortada olanlar vardır. Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır. İşte bu büyük lütuftur.”[1] Bu üç sınıftan “Yine onlardan Allah’ın izniyle hayırlı işlerde öne geçenler vardır” diye âyetin işaret ettiği ümmetin en […]

İhlâsı kıran ve zedeleyen maniler

İhlâs, kalbî bir ameldir. Kullukta hârika sadâkat ve fevkalâde metânettir. İhlâs, İslâmiyetin bir esâsıdır. Rızâ-i İlâhî cihetinde Kur’ân’ın ders verdiği hükümler ve kudsî hakîkatlere ait harekât ve a’mâldir. Hakîkat-i ihlâs, rızâ-yı İlâhîden başka hiçbir şeye âlet ve tâbi olamaz ve Kur’ân’dan başka hiçbir nokta-i istinâdı yoktur. İnsan “İhlâsı kazandıran, harekâtındaki sebebi sırf bir emr-i İlâhî […]

İnsanı sırr-ı ehâdiyete götüren yol: İhlâs

Sırr-ı Ehâdiyet, hususî tecellîdir. Çünkü Bediüzzaman “Besmelenin İkinci Sırrı’nda, Güneş’in ziyâ’sının umûm eşyayı ihâta etmesini vâhidiyete, her bir şeffaf şeyde sıfatlarıyla ve bir nevi cilve-i zâtıyla bulunmasını da ehadiyete misal veriyor.” Yunus(as)’ın balığın karnından kurtuluşu bu sırrın hakîkatini gösterir. Çünkü o vaziyetten Yunus(as) sırr-ı ehadiyet, nur-u tevhid içinde inkişâf ettiği için sahil-i selâmete çıkarılmıştır. Öyle bir […]

Hizmette meşreben toprak gibi olmak!

Tevâzu ve mahviyeti kazanırsa toprak, ondan kudret çiçekleri çıkıyor. Buğday başakları mahviyet sırrı ile başını aşağıya eğiyor. Tekebbür yok, tefâhur yok, kibir yok…! Demek ki başak, in’amı Mün’im’den biliyor. İnsan hiçbir şeye imrenmediği kadar toprağa imrenmeli. Çünkü hıfz ve hayatın arşı; topraktır. “Arz, âlemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir. Ve tevâzu, mahviyet […]

Hizmet yap, sonra unut!

“Külfet ve hizmet makamında nefsini unutmak, fakat ahz-ı ücret ve istifade-i huzuzat makamında nefsini düşünmek, şiddetle iltizam etmek, nefs-i emmârenin muktezasıdır.”[1] Hâlbuki külfet ve hizmet zamanında nefse hisse vermemek lâzımdır. “Yani, huzuzat ve ihtirasatta unutmak; ve mevtte ve hizmette düşünmek.”[2] gerekir. Risale-i Nur’un selâmeti ve şerefi için şahsi elemler, musîbetler, belâlar karşısında sabretmek Risale-i Nur’dan […]

Hafâ türâbında kalmak…

Madem toprak kesâfeti itibariyle en câmi’ masnuât-ı ilâhiyeye menşe ve medâr ise; aynen öylede kesâfetli olan nefs-i insâniye; sırr-ı câmiiyet itibâriyle, tezekkî etmek şartıyla bütün letâif-i insâniyenin fevkıne çıkabilir. “Meselâ, hava âyinesinde, yalnız şemsin zayıf bir ziyâ’sı görünür. Su âyinesinde şems ziyâ’sıyla görünürse de elvân-ı seb’ası görünmüyor. Fakat toprak âyinesi, çiçeklerinin renkleriyle, şemsin ziyâ’sındaki yedi […]

Havf-ı İlâhî

Havf, korkudur. Kim kimden havf edecek? Elbette kul kuldan havf etmeyecek. Kul, Allah’tan havf edecek. Çünkü “Havf eden kurtuldu.” Peygamber Efendimiz(sav) “Hikmetin başı Allah korkusudur”[1] der. Rabbimiz de ayette “Allah’ın evliyalarına korku yoktur”[2] buyurur.