İsm-i Hakîm, Lâtif ve Kuddüs’e mahzariyet

İsm-i Hakîm, Lâtif ve Kuddüs’e mazhariyet

Bir insan ism-i Hakîm’e mazhar olsa; onun ağzı hikmet pınarı olur. Konuştukları hak ve hakikat pırlantası olur. O dilden hakikat nebean eder. İnsan, Cenab-ı Hakkın Latif ismine mazhar olsa; kâinatta eşya kesafetten letafete gittikçe mekândan kurtuluyor. Seste letafet var. Onun için mekândan kurtulmuş. Bir anda bir kelimeyi milyon kulak duyuyor. İşte bir insan Latif ismine mazhar olsa onda tayy-ı ekber hâsıl oluyor. Esma-yı İlâhiye’nin insan mizacında tecelli cephesi var. Eğer bir kul Cenab-ı Hakkın azamet ve iclal vadisinde gitse, aksa, o zaman kalbte havf ve heybet hâsıl oluyor. Kudret-i İâhiyeyi düşünse hüzün meydana geliyor. Rahmet-i İlâhiyeyi düşünse kalpte şevk hâsıl oluyor. Cenab-ı Hakkın Müteal ismine mazhar olsa, simasında tebessüm meydana geliyor. Karib ismine mazhar olsa onda korku gittikçe artıyor. (Nurdan ilhamlar)  

Lâtif isminin insandaki tecellisi

Lâtif ismi insan simasında tecelli etse, o yüz letafet kazanıyor. Nurlu ve şeffafiyet tecelli ediyor. O simaya bakmaya doyamıyorsun. İdrakte tecelli etse, en müşkül ve mudil meseleleri dahi tereyağından kıl çeker gibi hallediyor. Sanki her şey latifleşiyor ve kolaylaşıyor. İnsan ruhunda su gibi akıyor. Kalbte tecelli etse, müşahede açılıyor. Kalb saflaşıyor. Arı ve durulaşıyor, yani insan ümmîleşiyor. Tabiat ve günah kirinden arınıyor. Çünkü “kalbin hazır günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı geniştir.”[1] Ruhta tecelli etse, maziye nüfuz istikbale hulul ediyor. İnbisat ediyor. Çünkü kalb ve ruhun derece-i hayatına geniştir. “Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dahildir.”[2] Sırra tecelli etse, sır esrâr-ı Kur’ân’iye’nin hakikatleri içinde tayeran ediyor. Sırra tecelli ile insan kalbinde Allah’ı müşâhede başlar. Gözde tecelli etse, ehl-i imana hoşgörü ile bakıyor. Küllî olarak insanda tecelli etse, sireti, tab’ı letafet peyda ediyor. Herkes, dost, düşman onu seviyor. Hz. Osman’ın meşrebi hâl de tecelli ediyor. Lâtif ismine mazhar olan bir zat, hasenatını hep Allah’tan biliyor. Şükrü ziyadeleşiyor. Tam bir şâkir oluyor. Böyle olunca ibadeti bulanmıyor. Melekler ve ruhaniyat Lâtif ismine mazhardır. Kâinat, Lâtif ismi için çalışıyor. Madem böyledir. “Hayat-ı maddîye-i nefsîyeyi bırak; kalb ve rûh ve sırrın derece-i hayatlarına çık, bak: Ne kadar geniş bir daire-i hayatları var!”[3]

İsm-i Kuddüs’ün kâinatta tecellisi

Kâinatta fiil-i tenzih vardır. Her bir ağaç bir çamaşır makinesi gibi, havayı yıkıyor. Hayatın devamı için de illa havanın yıkanması lâzımdır. Bulut su serpiyor, rüzgâr süpürge vaziyeti görüyor. Küllî unsurlar Kuddüs ismine mazhar. Su da öyledir. Kar da öyledir. Dağlar da Kuddüs ismine mazhardır. Mikropları temizliyor. Dağ suları berrak ve saf, bir evliyanın iç dünyası gibi.

Beşer elinin değmediği yerler temizdir. Beşer nereye gittiyse kirletmiş. Natüralistler dünyadaki bu nezafete meftun olmuşlar. İnsanda bütün hücreler iki yılda değişiyor. Yine vücutta pislik yok. Hücreler ism-i Kuddüs’e mazhardır. Gözyaşı zülcenaheyn, hem manen, hem maddeten ism-i Kuddüs’e mazhardır. Allah,(cc) burnun temizliğini insana vermiş. Bir türlü temizleyemiyoruz. Et yiyen hayvanlar belediye işçileri gibidir. Leşleri temizliyorlar.

Güneşten gelen ışınların hepsi dünyaya ulaşsa hayat olmayacak, fakat atmosfer onları süzüyor. Atmosfer de ism-i Kuddüs’e mazhardır. Mikro-organizmalar kâinatın temizlikçileri.

“Ne kendi buldu rahat, Ne halka verdi huzur, Geberdi gitti kâfir, Dayansın ehl-i kubur.” Demek ölüm de ism-i Kuddüs’e mazhardır.  Beşerin kirlerini dahi ism-i Kuddüs temizler. Kâfirleri temizliyor.(Nurdan ilhamlar)

Abdülbâkî Çimiç

[email protected]


[1] Lemalar, s.36

[2] Lemalar, s.36

[3] Sözler, s.770

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir