O adam, adam değil, Risâle-i Nûr’dur

Bedîüzzamân Hazretleri’nin “bir asır sonra gelecek o zat”, “O zat”, “Şark tarafından bir nur zuhur edecek, bid’alar zulümâtını dağıtacak.” Ben böyle bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat çiçekler baharda gelir. Öyle kudsî çiçeklere zemin hazır etmek lâzım gelir. Ve anladık ki, bu hizmetimizle o nuranî zatlara zemin ihzar ediyoruz.” gibi ifadeleri Risâle-i Nûr Külliyatının müteferrik yerlerinde beyan buyurulur. Bu cümlelere zahirperestçe bakanlar aldanmakta ve vartalara düşmektedir. Çünkü sırr-ı imtihân ve hikmet-i ibhâm perdeli olmayı zarûrî kılar. Halbuki Risâle-i Nur Külliyatı detaylı ve derinlemesine tedkik edilse bu hikmet-i mübhem perdesinin aralandığı görülecektir. Barla Lahikası’nda Bedîüzzaman Hazretleri’nin talebesi olan Küçük Ali’nin bir mektubundaki Haşiye bu mes’eleyi hallettiği görülecektir.Şöyle ki:”Asırlardan beri beklenilen ve muntazır kalınan zat, Risâle-i Nûr imiş. Hatta Üstadın kendisi de bir zaman böyle bir zatın geleceğine muntazır imiş.(Barla Lahikası)” Demek ki Üstâd’ın “bir asır sonra gelecek o zat”, “O zat” ifadelerinin hikmeti, Risâle-i Nûr imiş. Öyleyse beklenen O zat gelmiştir. Hem o adam, adam değil, Risâle-i Nûr’dur.

İşte Yedinci Şua’da bir paragrafta da bu mes’ele Üstâd tarafından bir Haşiye ile netliğe kavuşturulmuştur. Şöyle ki:Sonra, o seyyah-ı âlem asırlarda gezerken, Müceddid-i Elf-i Sâni İmam-ı Rabbânî Ahmed-i Farûkî’nin medresesine rast geldi, girdi, onu dinledi. O imam, ders verirken diyordu:

“Bütün tarikatlerin en mühim neticesi hakaik-ı imaniyenin inkişafıdır” ve “Birtek mesele-i imaniyenin vuzuhla inkişafı, bin kerâmâta ve ezvâka müreccahtır.”

Hem diyordu: “Eski zamanda, büyük zâtlar demişler ki: ‘Mütekellimînden ve ilm-i kelâm ulemasından birisi gelecek, bütün hakaik-i imaniye ve İslâmiyeyi delâil-i akliye ile kemâl-i vuzuhla ispat edecek.’ Ben istiyorum ki, ben o olsam, belki (HAŞİYE) o adamım” (Yedinci Şua) İşte bu ksımda Bedîüzzamân Hazretleri bir haşiye koyarak çok mühim ve hikmet-i ibham perdesini aralayacak hakikati beyan buyurmuştur.İşte o haşiye:

HAŞİYE Zaman ispat etti ki, o adam, adam değil, Risale-i Nur’dur. Belki ehl-i keşif Risale-i Nuru ehemmiyetsiz olan tercümanı ve nâşiri sûretinde keşiflerinde müşahede etmişler, “bir adam” demişler.(Yedinci Şua)

Bâkî ÇİMİÇ
[email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir