Ordu Kitap Fuarı’ndaydık…

SAMSUNGOrdu Kitap Fuarı’ndaydık…

Ordu Kitap Fuarına Yeni Asya Neşriyat yayınları da bir stant açarak katılmış ve etkinlikler süresince Risâle-i Nur ve yayınlarını tanıtmış, okuyucularıyla özellikle Risâle-i Nur Külliyatı’nı buluşturmuştur. Bizzat Kitap Segisi sorumlusu Temel Akyüz’den aldığım bilgiye göre en çok rağbetin Risâlei Nur eserlerine olduğunu belirtti.

Ordu aslen benim ilimdir. Maddî ve mânevî rabıtalarım olan şirin, temiz, düzenli ve yeni Büyük Şehir olmuş bir konumdadır. Yeni Asya Gazetesi temsilciliğinin koordinesi ile fuar sü,resince yapılan etkinliklere davet edildik ve 30 Mart 2013 tarihinde Ordu Kültür Sarayı küçük salonunda bir seminer sunumu yaptık.

Dinleyiciler müteyakkız ve müdakkik olunca insan daha şevk ve gayrete geliyor. Bazı hanım dinleyicilerimizin sayfalarca not tutması ise ayrı bir güzellikti. İl Milli Eğitim Müdürümüzün de kısa süreli de olsa konuşmamıza dinleyici olarak katılması ise bizleri memnun etti.

Bizler sunumumuzu istifade ettiğimiz Risâle-i Nur hakikatlerinden yaptık. Konumuz ilgi çekmiş olmalıydı ki istediğimiz oranda dinleyici katılımının olması memnuniyet vericiydi. Bizler de aşağıya kısa notlarla aldığımız konuşmamızı verilen süreye riayet ederek zamanında bitirmiş olduk. Bizler memnun kaldık, inşâallah dinleyiciler de memnun kalmışlardır.

Konuşmamızda özetle şu konuları paylaştık:

Çok kıymetli misafirlerimiz, hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. Davete icabet sünnettir kabilince bizler de yeni Asya Gazetesi temsilciliğinin bu etkinliklere katılmamız için yaptığı davete icabet ettik.

Öncelikle Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları ve Ordu Valiliği’nin organizasyonuyla bu yıl ikincisi düzenlenen “Ordu 2. Karadeniz Kitap Fuarı” etkinliklerinin hayırlı olmasını diliyorum.

Bu vesileyle katkılarından ve hassasiyetlerinden dolayı sayın Ordu valimiz Orhan DÜZGÜN’e ; İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yetkililerine, etkinliklere katkısı bulunan tün Ordululara, ayrıca bizleri etkinlik için bu konuşmayı yapmamız için davet eden Yeni Asya Neşriyat yetkililerine teşekkür ediyorum.

Kitap, insan ve okumak:

Ancak neyi ve nasıl okumak diye sormak istiyorum?

“Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve câmid(cansız) hükmünde insan olmak ihtimali var.” diyen Asrın müceddid ve mütefekkiri Bediüzzaman Hazretleri ne kadar mükemmel bir hakîkate işâret etmiş.

Okumak! Ne güzel bir kelime ve fiil değil mi? Ancak nasıl okumak ve neyi okumak?

İnsan bu kâinata tâallümle tekellüm etmek için gönderilmiştir. Bu tâallüm için gerekli potansiyel isti’dâdlar ve kabiliyetler insanın fıtratına yerleştirilmiştir. Onun içindir ki “Oku”mak insanın fıtratının bir gereği ve zarûretidir.

“Şimdi oku kabirde okuyamazsın.” Sözü ne büyük bir hakîkati ifâde ediyor. Bu asırda sanal dünya ve görsel âlem, insanları kendisine celb ve esir ettiği bir zamanda okumak ne kadar önemli değil mi?

Allah’ın ilk emri de zaten oku değil mi? “Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir alekadan (kan pıhtısından) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti. ” ”Rabbinin kitabından sana vahyolunanı oku! ” Okumak ve yazmak ile ilgili Rabbimiz böyle söylüyor biz kullarına. Sanırım okumak çok yönlü olmalı. İnsanı, çiçeği, böceği, hayvanları ve bitkileri okumak. Tekrar tekrar tâ başa dönerek okumak. Çünkü tekrarda te’kîd vardır. Tuğla tuğla üstüne koymak tekrar değil te’sîstir. Öyleyse okumalarımıza bu nazarla muhatap olarak başlamak gerekir.

Evet, nasıl ve neyi okumak?

Önce Allah’ın adıyla “bismillâh” ile başlayarak okumak gerekir. İnsanın simâsındaki Ehâdiyet tecellisini okumak, âlem-i asgar(küçük âlem) olan kendimizi okumak, önce enfüsî sonra afakî tefekkür sırasına uyarak, eşyayı ve eşyada tecelli eden esmâyı okumak.

Kur’ân’ı kelâm-ı ezelî olarak, Cebrâil(as)’in Efendimiz(sav)’e okuduğu anı hatırlayarak okumak.

Tefsîrleri Kur’ân’a muhatap olarak ve kudsiyetini Kur’ân’dan aldığını bilerek ve me’hazdaki kudsiyete şeffaf bir ayna olduğunu görerek okumak.

Cisimleşmiş Kur’ân ve tecelli-i esmâ olan kitab-ı kâinat satırlarını okumak.

Bürhan-ı nâtık; konuşan delil olan Efendimiz(asm)’in hayatını ve O’nun(asm) hayatının her bir karesini ve sünnetini okumak ve yaşamak.

Asr-ı saâdetin karelerini, her asra bakan cihetlerini atlamadan satır satır okumak.

Sinekleri, böcekleri, hayvanları, bitkileri ve hâkezâ bütün mahlûkatı okumak.

Velhasıl okuyanlardan olmak, okuyamayanlardan olmamak…

Ahirzamanın Kurtuluş Reçetesi

• Niçin Ahirzaman? Ahirzamanda mıyız?

• Ahirzaman müddeti uzun bir zaman dilimdir, biz bir faslında bulunuyoruz.

• Peygamberimiz(asm) Ahirzaman peygamberi…

• Efendimiz(asm) “Ümmetimin ömrü bin beş yüz civarı olacak” buyuruyor.

• Yine Efendimiz(asm) Ahirzaman fitnesinin Âdem(as)’den kıyamete kadar en dehşetli fitne olduğunu söylüyor ve bütün ümmet bu fitneden istiaze etmiş.

• Yaşadığımız asrı tahlil eden Bediüzzaman Hazretleri, bu asra “Helâket-Felâket; Fitne-Fesâd” asrı demiş.

• Ahirzamanda iki dehşetli dinsizlik cereyanı kuvvet bulacak.

• Tabiatperet, maddeperes ve materyalist fikir akımları hâkim olacak. Bunlar

1. Tabiat yapıyor, tabiidir.

2. Kendi kendine oluyor.

3. Sebepler yapıyor, icad ediyor.

• Ahirzamanda ifsad edici teknolojik araçlar ve aletler etkili olacak.

• Ahirzamanda bir günah iletişim araçlarıyla binler günah olacak.

• Tahrip kolay, tamir zor olacak.(Bir kişi 100 m uzaktaki bir insanın kafasını taş atarak yaralıyor, aynı uzaklıktan tamir edemiyor. 200m uzaktaki camı taşla kırıyor, ancak o mesafeden camı takamıyor. İnsanın tahripte eli uzun, tamirde kısa…)

• Ahirzamanda itimad ve güven azalacak(Yirmide bir-ikiye güvenilir.)

• Ahirzamanda dünya hayatı ahirete tercih edilecek.(Elmas-cam karşılaştırması.)

• Sıdk ölmüş, kizb yerini almış.(Omuz omuza aynı çarşıda bulunuyor.)

• Üç düşman (Cehalet-zaruret, ihtilaf) Bu üç düşmana karşı marifet, san’at ve itifak silahlarıyla cihad edeceğiz.

• Manevi hastalıklar çoğalmış.(Yeis, adavet, ırkçılık, enaniyet, su-i zan, ucb, gurur, ülfet, gaflet, ünsiyet, istibdat, gıybet, …tespit edebildiğimiz 75 adet…)

• Aile bozulmuş, akrabalık ilişkileri sarsılmış, emniyet ve güven azalmış…

• Çocuk eğitimi zorlaşmış, terbiye-i İslâmiye yerine, Terbiye-i medeniye hâkim olmuş.

• İlim azalmış, ulama-i su ilmini kötüye kullanıyor.

• Müthiş bir fikir karmaşası yaşanıyor, gençlik mânevî hayattan uzaklaşmış.

• Okumayan bir toplum durumundayız.

• Seküler bir hayat ve dünyevîleşme hızla ehl-i dini de içine almış.

• Kırk vefiyattan ancak bir kaçı kurtulmuş.

• İşte ahirzaman asrı. Neresindeyiz?

Tam içinde yaşıyoruz.

İşte bu hale karşı Bediüzzaman’ın sözler: “Bana, ‘Sen şuna buna niçin sataştın?’ diyorlar. Farkında değilim. Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler!

“Ben cemiyetin iman selâmeti yolunda âhiretimi de feda ettim. Gözümde ne Cennet sevdası var, ne Cehennem korkusu. Cemiyetin, yirmi beş milyon Türk cemiyetinin imanı namına bir Said değil, bin Said feda olsun. Kur’ân’ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa, Cenneti de istemem; orası da bana zindan olur. Milletimizin imanını selâmette görürsem, Cehennemin alevleri içinde yanmaya razıyım. Çünkü vücudum yanarken, gönlüm gül-gülistan olur.”

ÂHİRZAMANIN KURTULUŞ REÇETESİ

• Ahirzamanın kurtuluş reçetesi Kur’an ve sünnettir. Yani asr-ı saadet metodu.

• Öyleyse asr-ı saadeti tahlil edelim. Bu asırdan o asra bir seyahat-i hayaliye yapalım.

• Zaman bir hat üzere değil, senevî daire gibi…

• Mekke-Medine-Mekke’nin fethi ve 9 senede 40,12 senede 200 Müslüman ve neticede hicret…

• Mekke iman, Medine hayat, Feth-i Mekke fütuhat (Şeriat).

• Asr-ı saadetin kareleri diğer bütün arsılara bakıyor, izdüşümü var…

• Doğru İslâmiyeti öğrenip, İslâmiyete ait doğruluğu yaşamak…

• Uhut’tan günümüze düşenler…

ASR-I SAADETTEN GÜNÜMÜZE….

• Bediüzzaman’ın tespiti.”Hayat-ı beşeriye bir yolculuktur. Şu zamanda, Kur’ân’ın nuruyla gördüm ki, o yol bir bataklığa girdi.”

• Şimdi bu bataklıktan nasıl kurtulacağız?

• Nur mu, Topuz mu?

• İslama hizmet eden metodlar:

1. Tasavvuf… kalb ayağı…

2. İlm-i kelam… Akıl ayağı…

3. Felsefe(İşrakiyyun) yolu, zaten sakat

4. Mi’rac-ı Kur’ân Yolu: Sahabe mesleği.(Bu asırda Risale-i Nur)

• Risâle-i Nur ve Bediüzzaman.

• Niçin Bediüzzaman?Kim Bediüzzaman?

• Ünvanları: “Bedîüzzamân, Bid’atüzzamân, Garibüzzaman, Sahibüzzamân, Fahrüddeverân, Fatîn-ül asr, Molla Saîd, Saîdü’l-Meşhur, Şâh-ı Merdan, İbnüzzaman, Mehmed(Muhammed) Said Nursî…

• Risâle-i Nur ve diğer tefsirler…

• Risâle-i Nur Kur’ân’ın menevi bir mücizesi; aklı, kalbi, ruhu ve latifeleri tatmin ediyor…

• 50’ye yakın dünya diline tercüme edildi, insanlık bu eserlerde ne buluyor?

• Risâle-i Nur imanım kurtarıyor, ikna ediyor, tamir ediyor ve zarar vermiyor.

• Risâle-i Nur metodu insana endeksli, gayesi iman ve Kur’ân dâvâsı…

• İman ve iman çeşitleri, temelleri çürütülmüş bina ve ağaç misali…

• Ruhun dört havası, irade, zihin, his ve latife-i rabbaniye…

• İman-ı billâh, marifetullah, muhabbetullah… Lezzet-i ruhaniye…

• Asrın metodu, sahabe mesleği ve cemaat zamanı, şahıs zamanı değil, şahs-ı manevi hükmediyor.

• Müspet hareket düsturuna riayet ve 4.Meselede gösterilen sünnetullah ölçüleri ile hareket etmek ve üç meseleye uymaya çalışmak.

İşte yukarıda kısa kısa temas ettiğimiz noktalara biraz daha detaylı olarak seminerimizde izah etmeye gayret ettik.Cenab- Hak hizmetlerimiz kabul etsin.Bizleri hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede istihdam etsin.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir