Oruç, Nefsin Firavunluk Cephesine Darbe Vuruyor
Seksen sene bâkî bir ömrü bahtiyarlara te’min eden Ramazân-ı Şerifinizi rûh-u canımızla tebrîk ederiz.
Hâlık-ı Rahîm sizin için bu Ramazânın herbir gecesini bir leyle-i Kadir kadar sevabdâr ve herbir günü bir Ramazân kadar meyvedar eylesin inşâallah, âmîn!
Âhiret ticareti için en çok kârlı bir pazar ve manevî hayata bir bahar olan bu şuhûr-u mübarekte hususan Leyle-i Berat Şa’ban-ı Muazzamın ortasında ve Leyle-i Kadr’in Ramazânın her gecesinde bulunmak ihtimali ile aramak ve Risâle-i Nur’un herbir şakirdi şirket-i mânevîye sırrıyla umûm kardeşlerimin hesâbına çalışmak vazîfemizdir. Cenâb-ı Hak muvaffak eylesin, âmîn. (Saîd Nursî)
Âyetle seksen üç sene dört ay mânevî uzun bir ömrü kazandıran Ramazân-ı Şerif ayındaki oruç ve namaz gibi ibâdet, büyük şevk ile yapılmalıdır. (Saîd Nursî)
“Leyle-i Kadir gizli olmasından Ramazânın her gecesinde; husûsan nısf-ı ahîrede ve bilhassa aşr-ı âhirde ve bilhassa yirmibir, yirmiüç, yirmibeş, yirmiyedi, yirmidokuzda bulunması ihtimaliyle, onlarda aramalı diye hadîste vardır. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, Nurcular hakkında bu Ramazânın her bir gecesini bir Leyle-i Kadir kadar sevabdâr ve Leyle-i Kadr’i de bin ay kadar hayırlı yapsın. Âmîn, âmîn, âmîn.” (Saîd Nursî)
Ramazân-ı Şerifteki oruç insanın nefsindeki rubûbiyeti ve firavunluğu çok şiddetli bir şekilde kırıyor ve nefsi bir nev’î teslîm-i silâha mecbûr ediyor. Kulluk yolunda nefse vurulacak her darbe mânevî terakkide elzem görülüyor.
Oruç Allah’ın Rab isminin tecellisine ve terbiye edicilik cihetine bakıyor. Nefis Allah’ın rubûbiyetinden ve terbiyesinden tam hissesini ancak oruçla alıyor. Öyleyse bu ayı fırsat bilmek gerekiyor.
Oruç, insanların sosyal ve cemiyet hayatına, yardımlaşmaya, fakirlerin hâllerini idrâk etmeye ve böylece zenginlerin fakirlere yardım etmesine bakan yönleri cihetiyle sosyal yönü kuvvetli bir ibâdet olarak vazîfesini tam yapıyor.
Oruç, insanın şahsî hayatına da bakıyor ve insana sabır, şükür kapılarını ardına kadar açmasına vesîle oluyor. İnsan oruçla nimetlerin hakîkî fiyatını ve sahibini idrâk ediyor, ülfet ve gafletten sıyrılarak nimetlerin Mün’im-i Hakîkî’nin ihsânı olduğunu anlayan insan kulluk mertebelerinde arş-ı kemâlâta çıkmaya orucunu vesîle yapıyor.
Oruç en çok insanın nefsine darbe vuruyor. Çünkü nefis ancak açlık tahtında teslîm-i silâh ediyor. Açlık olmasa nefis Rabbini tanımak istemiyor. Açlıkla zafiyetini ve acziyetini anlayarak kulluğunu ve Allah’a olan ihtiyacını tam hissetmeye başlıyor. Zaten acziyetini ve fakriyatını anlayan insan, kulluğa adımını atmış oluyor. İşte oruç nefsi, bu cihetten çok iyi terbiye ediyor ve firavunluk tarafını törpülüyor.
Abdülbâkî ÇİMİÇ