Risâle-i Nur’u Şerh ve Îzah -2

bakanlik_nihayet_cevap_verdi_h174301Risâle-i Nur’u Şerh ve Îzah -2

Risâle-i Nur’un şerh, îzah ve tanzimi noktasında Risale-i Nur Talebelerinin vazîfesi nedir?
– Geçen haftadan devam –
“Bizler, taksimü’l-â’mâl kâidesiyle, herbirimiz bir vazîfe deruhte edip o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz.”1 Risale-i Nur, Kur’ân’ın mu’cize-i mânevîyesinin tereşşuhâtı ve lem’aları ve hakikî bir tefsiridir. Böylece Risale-i Nur, Kur’ân’ın lemeatı ve tereşşuhâtı olarak beşeri gaflet sersemliğinden îkaz eder. Bundan dolayıdır ki Kur’ân’ın dellâlı olan Risale-i Nur’a herkesin çok büyük ihtiyacı vardır. Evet, hizmetlerimizde taksimü’l-â’mâl kâidesinin icrası lâzımdır. Demek ki bizler taksimü’l-â’mâl, yani iş bölümü yaparak veya işleri paylaşarak her birimiz istidad ve kabiliyetimiz nispetinde bir vazifeyi deruhte ederek beşeriyetin âb-ı hayatı olan Kur’ân nurlarını muhtaç olan gönüllere ulaştırmamız gerekiyor.

Taksimü’l-â’mâl tarzında nasıl çalışmamız gerektiğini ise Bediüzzaman Hazretleri şöyle ifade eder: “Fihristeyi, taksimü’l-â’mâl tarzında mütesânid heyetinizin şahs-ı mânevîsine tevdiiniz çok güzeldir. Tam ve daimî bir üstad buldunuz. O mânevî üstad, bu âciz kardeşinizden çok yüksektir; daha bana ihtiyaç bırakmıyor.”2
Bu mektubun tasnifini, tahlilini ve izahını şöyle yapabiliriz diye düşünüyoruz:
* “Aziz, kıymettar, sadık ve sebatkâr kardeşlerim…”: Bediüzzaman Hazretleri her mektup başında olduğu gibi bu mektupta da talebelerine çok mühim kelimelerle hitap ederek, onları hizmette teşvik edecek hedef ve şevk hitabı ile sesleniyor. Talebelerini hizmet-i imâniye ve Kur’âniyede kardeş bilmek, onları kıymetli addetmek ve sadâkat ve sebat noktasında takdir etmek bu mektupta da yerini almış bulunuyor.
* “Fihriste (Fihrist Risalesi’dir)”: Risale-i Nur’un Fihrist Risalesi iki cilt olarak hazırlanmıştır. Birinci Cilt ‘On Beşinci Lem’a’dır ve Risale-i Nur Külliyatı’ndan Sözler, Mektubat ve On Dördüncü Lem’aya kadar olan kısmının fihristesidir. İkinci Cilt ‘Onuncu Şuâ’ olup bu şuâ, On Beşinci Lem’a’dan itibaren devam eden Risâlelerin fihristi olarak Risale-i Nur Talebeleri tarafından hazırlanmıştır. Fihrist Risalesi’nin hazırlanmasını Üstad Hazretleri çok güzel bir iş olarak görmüş ve talebelerini takdir etmiştir.
* “Taksimü’l-â’mal”: Fihrist Risalesi’nin hazırlanması taksimü’l-â’mâl, yani iş bölümü ile deruhte ediliyor. Çünkü “Sani-i Zülcelâlin hilkat-i âlemde cârî ve taksimü’l-â’mâl kaidesinden akan kânun-u tekemmül ve terakkîde mündemiç olan rıza ve işaretinin imtisali farz”dır.3 Böylece “Kâide-i taksimü’l-â’mâli muktazi olan hikmet-i İlâhiyenin dest-i inâyetiyle beşerin mâhiyetinde ekmiş olduğu istidadat ve müyûlâtla şerîat-ı hilkatin farzü’l-kifayesi hükmünde olan fünun ve sanayiin edâsına bir emr-i mânevî”dir.4 Öyleyse en ehemmiyetli vazifemiz “Taksîmü’l-â’mâl kanunuyla amel etmektir. Zira, seleflerimiz taksimü’l-â’mâlin ameliyle cinân-ı ulûma dahil olmuşlardır.”5 Buna istinâden Bediüzzaman Hazretleri talebelerine “Sizin gibi üç-dört hâdim-i Hak, ayrı ayrı ve taksimü’l-â’mâl olmamak cihetiyle hareket etseler, kuvvetleri üç-dört adam kadardır”6 diyerek talebelerine taksimü’l-â’mâl kâidesiyle çalışmalarını ders vererek “Tâ, herkes sevk-i insanîsiyle hakkına gitmekle, hikmet-i ezeliyenin emr-i mânevîsini, meyl-i fıtrîsiyle imtisal edip kâide-i taksimü’l-â’mâle tatbik edilsin”7 demiştir.
* “Tarzında…”: Fihriste işinde bir usûl ve metot takip edilmiştir. Bediüzzaman Hazretleri “Fihrist bakiyesinin telifi size havale edilmişti. Taksimü’l-â’mâl tarzında yapsanız iyi olur”8 diye talebelerinin çalışma usûlünü göstermiştir. Sistemli çalışmak ve hizmetleri âdetullah ölçülerine riayet ederek deruhte etmek gerekiyor. Fihrist Risale’sinde bu usul takip edilmiştir.
* “Mütesanid heyetinizin…”: Risale-i Nur Talebelerinin samimî mütesânid heyetinin şahs-ı mânevîsi, birbirine kuvvet veren ve birbirinden kuvvet alan ittihad etmiş ve aynı dâvâya gönül vermiş bir heyet ile çalışmalıdır. Bu nedenledir ki vazifelerini mütesanid bir heyetle yapacaklardır. “Bu zaman, cemâat zamanı olduğu ve enâniyetin fevkalâde hükmettiği zaman olduğu için, şahsiyetlerin ehemmiyeti hakikat noktasında o kadar yoktur. Yalnız kıymet ve kuvvet, mütesânid cemâatlerden tezahür eden şahs-ı mânevîdedir.”9 Fihrist Risalesi’ni hazırlayan talebelerin de “mütesânid heyet” olarak çalışmaları Bediüzzaman Hazretleri’nin takdirini celb etmiştir.
* “Şahs-ı mânevîsine…” Fihrist Risalesi’nin hazırlanmasında tek bir şahıs değil; birden fazla şahısların ihlâs, tesânüd ve sadakatlerinden meydana gelen bir şahs-ı mânevî çalışmıştır. Bediüzzaman Hazretleri “Bu heyetimizin şahs-ı mânevîsinde, herbiriniz bir duygu, bir âzâ hükmündesiniz. Birbirinize karşı rekâbet değil, bilâkis birbirinizin meziyetiyle iftihâr etmek, mütelezziz olmak bir vazîfe-i vicdâniyenizdir”10 demektedir. Bu duruma çok dikkat etmek gerekiyor. Kevser-i Kur’âniye havuzuna dâhil ve sahip olabilmek için bir buz parçası olan enâniyetimizi o havuza atıp eritmek gerekiyor. Bediüzzaman Hazretleri’de “Bütün vazifelerimi şahs-ı mânevînize bırakmıştım. Siz de, bütün kuvvetinizle benim imdadıma koşmanız lâzım geliyor”11 demektedir.
* “Tevdi’iniz…”: Yapılan iş, bir meciiye gönderiliyor. Bu merci Risale-i Nur Talebelerinin tesânüdü ile teşekkül eden bir şahs-ı mânevîdir. Bu şahs-ı mânevî daha metin ve müstakimdir. Te’sirat-ı hariciyeden etkilenmeyen sağırca bir şahs-ı mânevîdir. İşte böyle metin bir şahs-ı mânevîye Fihrist Risalesi tevdi ediliyor.
* “Çok güzeldir…”: Yapılan iş, Üstad tarafından tasdik ediliyor. Çünkü taksimü’l-â’mâl tarzında yapılan bir çalışma neticesinde Rabbimiz güzel bir netice halk etmiştir. Vazife yapılmış, neticeye karışılmamıştır. Neticede Fihrist Risalesi’nin bakiyesi telif edilmiş ve bu neticeyi Bediüzzaman Hazretleri “çok güzeldir” diye takdir etmiştir.
* “Tam ve daimi bir üstad buldunuz…”: Şahs-ı mânevînin mükemmel sürekliliği ve devamlılığı Üstad Hazretleri tarafından bizlere gösteriliyor. Lillahilhamd, Risale-i Nur’un eczalarından ve şakirdlerin tesânüdünden tezahür eden bir şahs-ı mânevî, bizlere ve bu zamana Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın hakaikını izhar etmeye en mükemmel bir rehber, bir mürşiddir.”12 Bu şahs-ı mânevî daimî ve ölümsüz bir mürşid ve üstaddır. Bediüzzaman Hazretleri kendi fani ve muvakkat şahsiyeti yerine daimî ve ölümsüz bir şahs-ı mânevîyi Üstad olarak irâe ediyor.
* “O mânevî üstad…”: Burada maddî bir üstad yerine mânevî bir rehber ve şahs-ı mânevînin üstadlığı bildiriliyor. Asrın idrakine uygun mânevî bir üstadın mürşidliği nazar-ı dikkate sunuluyor.
* “Bu aciz kardeşinizden…”: Bediüzzaman Hazretleri “Said yok, Said’in ehliyeti de yok” diyerek şahsını Kur’ân ile Risale-i Nur arasından çekip alıyor ki tamamen şahs-ı mânevî ve hakîkatler konuşsun.
* “Çok yüksektir…”: Artık söz şahs-ı mânevînindir ve en üst verimlilik de şahs-ı mânevîyeye aittir diye bizlere o yüksek hakîkat gösteriliyor.
* “Daha bana ihtiyaç bırakmıyor”: Şahs-ı mânevîyeye ittiba edilmesinin ve zamanın şahıs zamanı olmamasının hakîkati gösteriliyor. Bediüzzaman Hazretleri bu dürus-u Kur’âniye hakikatlerine hizmette artık münferit hareket edilmemesi gerektiğini açıkça bildirirken, o mânevî üstad olan şahs-ı mânevînin ehemmiyetini ve vazifelerde yetkili ve sorumlu olduğunu bildiriyor.
Haftaya devam edelim inşâallah…
Dipnotlar:
1- Mektubat, 2005, s. 725.
2- Kastamonu Lâhikası, 2006, s. 35.
3- Muhakemat, 2006, s. 50.
4- Muhakemat, 2006, s. 50.
5- Muhakemat, 2006, s. 50.
6- Barla Lâhikası, Mektup No: 121.
7- Muhakemat, 2006, s. 79
8- Kastamonu Lâhikası, 2006, s. 35.
9- Gayr-i Münteşir, Muhtelif Lâhikalar, Kastamonu Mektupları [Üstad].
10- Mektubat, 2005, s. 724.
11- Şuâlar, 2005, s. 777.
12- Gayr-i Münteşir, Muhtelif Lâhikalar, Kastamonu Mektupları [Üstad].

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir