Gençler ve Teknoloji

Hikâye ve kıssalar, hakîkate birere basamak olur. Yaşanmış olması veya olmaması çok da mühim değildir. Daha çok insana ibretli dersler verir. Veya insanlar anlatmak istediklerini böylece akla yaklaştırmaya ve vermek istediği mesajı kuvvetlendirmeye çalışır. Bizler de şimdi böyle bir hikâye ile meramımızı ifade etmeye çalışalım.

“Amerika’nın Arizona eyaletinde zengin maden ocaklarının sahibi en büyük masrafın işçilere gittiğini görünce bu masrafları aza indirmek için bir takım yollar aramaya başlar ve çok zaman geçmeden bulur. Bulduğu bu çözüm; insan hafızasını silip, onları düşünemez hale getirip, her istediğini kusursuzca yapan bir robot haline getiren bir ilâçtır. Bu ilâcın birkaç damlasını içtikleri çaylara, sulara, yenilen yemeklere damlattı mı olay tamamdır. Gözüne kestirdiği insanlara o ilâçtan verince adamlar bütün fonksiyonlarını kaybediyorlar. Gece yarısı tenha bir zamanda işçileri oradan çıkarıp çiftliğine götürüyor ve onlara orada ikinci bir ilâç içiriyor. İlâcı içen kişiler tekrar ayağa kalkıyor, hiçbir şey düşünemiyor sadece maden ocağı sahibinin emirlerine uyuyorlar. Maden sahibi bu sayede düşünemeyen ve emirleri yerine getirilen bir ‘zombi ordusuna’ sahip oluyor. Bunlar düşünce kabiliyetini ve muhakeme güçlerini kaybetmiştirler. Artık maden sahibi büyük bir masraftan kurtulmuş kazancına kazanç katıyormuş. Zombilerin akıllarını başlarına getirecek yegâne madde “TUZ” muş. Maden sahibi ihale için başka bir ülkeye gitmiş. Çiftlikte bıraktığı eşi çok şefkatliymiş. Eyalette kurulan karnavala onlar da eğlensin diyerekten adamlarını bir gün toplamış ve karnavala gitmişler. Eğlencelik olsun diye de onlara fıstık almış. Fıstıklar da haliyle tuzluymuş. Fıstığı yiyen zombilerin akılları başlarına gelmiş ve sorgulamaya başlamışlar. Böylece muhakeme gücünü elde edenler diğer arkadaşlarıyla da bunu paylaşmak isteseler de, “Sen patrona karşı mı geliyorsun!” diye tepkilerle karşılaşmışlar, sonuçta belli bir miktar da buldukları tuzları bazılarına yedirmişler.” Hikâyeyi burada bitirelim. Bu hikâyeyi okuyunca gençlerimizin teknoloji ve sosyal medya müptelası olmalarını hatırladım.

Gençler neler istiyor?

Bir toplumun en büyük insan gücü ve kaynağı gençlerdir. Gençliği olmayan toplumlar istiklâliyetini muhafaza edemezler. Devletler gelecek asırları da dikkate alarak en büyük kaynaklarını insana, yani eğitime harcıyorlar. Eğitim, insanın tekâmül etmesinde ve hayata hazırlanmasında en önemli faaliyettir. Düşünen, araştıran ve yeni yaklaşımlarla projeler üreten gençlik, çok iyi bir eğitimden geçmek zorundadır. Ancak gençliğimizin de çıkmaz problemleri olduğunu biliyoruz. Özellikle teknolojinin gençlerimiz üzerinde menfî bir etkisi olduğuna şahidiz. Zamanının büyük bir kısmını sosyal medyada geçiren, sorumluluk almayan, âile içinde sorumsuz davranışlar gösteren gençlerimiz ile âileler baş edemez duruma gelmiş. Çok muzdarip vaziyetler yaşandığına bizler de şahidiz. Görüştüğüm ve konuştuğum gençler; âilelerinin kendilerini anlamadıklarını, özel hayatlarına müdahale edildiğini, gençliğini özgürce yaşamak istediğini, buna ancak sosyal medya ile kavuştuklarını, sosyal medya olmadan hayatın bir önemi olmadığını ifade ediyorlar. Dahası da var, ancak bu kadarı gençlerimizin düştüğü girdabı anlatmaya yeterli diye düşünüyorum. Bizler böylece çocuklarımızı ve gençlerimizi birer birer kaybediyoruz. Elbette toptancılık yapmak doğru değil, ancak böyle bir vakayı da görmezden gelemeyiz. Bir kısım gencimizin teknoloji ve sosyal medya vesilesiyle sanki hikâyede bahsedilen zombiler vaziyetine geldiği de ciddî bir problem olarak önümüzde duruyor.

Abdülbâkî çimiç

[email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir