Fazîletini, kıymetini ortaya çıkarmak, üstünlüğünü göstermeye kalkmak ve ihsâs etmek izhâr-ı fazldır. Bir insan fazîletini izhâr etse, bir gösteriş olur, makbul değildir. Hak taraftarı olan ve hak için bahse girişen izhâr-ı fazl etmez. En mühim ve kudsî bir mes’eleyi, satranç oyunu gibi izhâr-ı fazl yolunda ve müzâkere-i ilmiyeyi, münâkaşa derecesine çıkarıp, onunla oynamak bir gösteriş […]
Etiket: nefis
Ekberü’l-kebâir/Büyük günahlar
Kebâir; büyük günahlar, cezası büyük olan günahlar olarak bilinir. Birçok İslâm âlimi büyük günahları farklı zikretmişlerdir. İslâm’da büyük günahlar(kebâir) Allah’ın emirlerine aykırı davranış, kötü amel, isyan, karşı gelme gibi fiiller suç olarak kabûl edilmiştir. “İnsafsızlık, yalancılık, hırs, isrâf, fuhuş, hıyânet, gıybet, bunların hepsi Kur’ân tarafından en şiddetli sûrette takbîh olunmuş ve bunlar rezâletin tâ kendisi […]
Kör hissiyât-ı insâniye
Kör hissiyât, âkıbeti görmeyen nefsin bir şubesidir. Mecâzî nefs-i emmâre olarak da bilinen ‘şuursuz kör hissiyât’ aklın ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor. İnsanın nebâtî, hayvânî, insânî ve mü’min olmak üzere dört mertebesi bulunur. Bu nedenledir ki insan nebâtî cismâniyeti cihetiyle ve hayvânî maddeliği itibâriyle bu iki mertebenin de özelliklerini taşır. Kör hissiyât aynı zamanda […]
Tekellüf
Tekellüf; kelime olarak kendi isteğiyle külfete girmek, bir zorluğa katlanmaktır. Gösterişe kapılmak, yapmacık hâl ve harekette bulunmak ve zoraki hareket mânâlarına gelir.[1] Risâle-i Nur’daki ifadesi ile insanın lâyık olmadığı yüksek makâmlarda görünmek hâlidir. Tekellüf, bir sun’ilikle gösteriş vaziyeti ve sakîl bir davranıştır. Dinimiz; tekellüfü fenâ bir fiil olarak kabul etmiştir. Kötü bir haslet, hoş olmayan bir huy, insanın […]
Gurur
Gurur, insanın büyüklenmesi, kendini beğenmesi ve üstün görmesidir. Kendini büyük görme, başkasını hor ve hakîr görmedir. “Gurur ile, insan maddî ve mânevî kemâlât ve mehâsinden mahrum kalır. Eğer gurur saîkasıyla başkaların kemâlâtına tenezzül etmeyip kendi kemâlâtını kâfi ve yüksek görürse, o insan nâkıstır.” [1] Gurur, ilmi fazla olanları vartaya düşürebilir. Bir ilim adamı, bir âlim […]
Tahtie ve Tahtiecilik
Tahtie ve tahtiyecilik… Tahtie, bir kimseyi veya bir şeyi hatalı görmek, hata isnad etmek, yanıltmak. “Bu hatadır” diye iddia etmek. Doğru bir tanedir, fazla olmaz” fikriyle muhataplarının fikirlerini hatâlı bulan kimselere Tahtieci denir. Tahtieci, hatalı görmeyi meslek edinen kişidir. Kusur bulmaya çalışarak o kusuru karşıdakine yapıştırana kadar durmayan bir hastalıktır. Tahtieciliğin “Mezhebim haktır; hata ihtimali […]
Başkasının tekâsülünden etkilenmek
Başkasının tekâsülünden etkilenmek… Hamiyet ve hizmet erbabına ehemmiyetli bir mani de“Başkasının tekâsülünden, görenek fırsat bulup, hücum edip, belini kırar.”[1] Yani başkasının noksanlarını görüp kolaycılığa kaçarak, çalışmadan neticeye ulaşmak ve bunu da makul bir davranış kabul ederek helâl yoldan çalışmanın belini kırmaktır. Bu düşmana karşı “Tevekkül etmek isteyenler, sadece Allah’a tevekkül etsinler.”[2] olan hısn-ı hasini himmete […]
Enaniyet-i İlmiye Kapısı
Enaniyet-i ilmiye kapısı: Bu zamanda enaniyet ziyade hükmettiğinden hakikate hizmet edenler ihlâsını muhafaza etmek için, enaniyeti okşayan şeylerden bütün bütün çekilmek lâzım gelir. Çünkü gaflet ve dünyaperestlikten çıkan dehşetli bir enâniyet bu zamanda hükmediyor. Bu asır enaniyet asrı. Herkes “ben” diyor. Böyle kalsa iyi, bir de herkes benden bahsetsin istiyor.
Risâle-i Nur’a hizmet etmek
Risale-i Nur’a hizmet edebilmek… Risale-i Nur hizmetinin neticesi maddî olarak görmek arzu edilebilir. Fakat bu arzu doğru değildir. Pekâlâ, Risale-i Nur hizmeti nedir? Vazifeni yapıp vazife-i İlâhiye’ye karışmamaktır. Bizim vazifemiz hizmettir, muvaffak olmak bu vazifeye dâhil değildir. O, vazife-i İlâhiye’ye bakar. Birisine Risale-i Nur’u anlattın. Eğer o anlatmanda ihlâs varsa, işte hizmet odur. O an, […]