Rahman ve Rahîm tecellileri

“İnsanın nefsi, rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin letâifiyle zevk alır, telezzüz eder.”[1] Rahmâniyetin cilveleri şu hadsiz kâinatı şenlendirmekte, karanlıklı mevcûdatı ışıklandırmakta; hadsiz ihtiyâcât içinde yuvarlanan mahlûkatı terbiye emekte; bütün kâinatı insana müteveccih ettirmekte ve her tarafta ona baktırıp, muâvenetine koşturmakta ve bu hadsiz fezâyı ve boş ve hâli […]

İsm-i Hakîm, Lâtif ve Kuddüs’e mahzariyet

İsm-i Hakîm, Lâtif ve Kuddüs’e mazhariyet Bir insan ism-i Hakîm’e mazhar olsa; onun ağzı hikmet pınarı olur. Konuştukları hak ve hakikat pırlantası olur. O dilden hakikat nebean eder. İnsan, Cenab-ı Hakkın Latif ismine mazhar olsa; kâinatta eşya kesafetten letafete gittikçe mekândan kurtuluyor. Seste letafet var. Onun için mekândan kurtulmuş. Bir anda bir kelimeyi milyon kulak […]

Mânevî Kapılar

Esmâ-i Rabbâniye kapısı… Maddî kapıların yanında mânevî kapılar da var. Bunlardan en önemlisi; Esma-i Rabbâniye kapısı. Esmâ-i Rabbâniye kâinata tecelli eden esmâ temessülatıdır. Bir nevi eşyanın melekûtiyet cihetidir. Bu kapıdan girenler eşyada tecellî eden esmâ burçlarına çıkar. Kâinatı harfî olarak tefekkür eder. Mânâ okyanuslarına açılır. Esmâ penceresinden kitab-ı kâinatı taallüm eder. Esma-i Rabbâniye kapısı âyine-i […]