Büyük Mehdî

E-mail adresimize gelen bir mesaj ve sorular: “Risalelere çok yakın ve çok uzak olmayan birisi olarak açık ve net olarak soruyorum:  “Bedîüzzamân Saîd Nursî, hadîslerde geleceği belirtilen Mehdî midir? Veya hadîslerdeki Mehdî konusunun aslı nedir? Nasıl anlamalıyız? Ya da kaç tür Mehdî vardır?“ Bizler de hem bu suallere, hem de genel beklentilere cevap olabilecek şekilde […]

Kur’ân-ı Hakîm’in hazinesinin dellâlı

Bilindiği üzere Bediüzzaman Hazretleri maddî ve mânevî makamları kabul etmiyor. Talebelerinin ısrarlı tahşidatına karşı büyük makamları red ediyor. Talebelerinin ellerinde bir hak ve hakikat olduğunu kabul ettiği halde, bir nevi tevil ve izah ile kendisine verilen makamların yönünü ve yüzünü Riale-i Nur’a ve şahs-ı mânevîye çeviriyor. Kendisine tevcih edilen büyük makamları üç şahsiyetinden birisi ve […]

Makamat-ı mânevîye mesleğimizde mevzu-u bahis değil

Bediüzzaman Hazretleri’nin talebelerine yazdığı mektuplar bilinir. Hatta bu mektuplar Yirmisekizinci Mektup olarak Maktubat eserine girmiştir. Ancak hacimleri çok büyük olduğu için Barla, Kastamonu ve Emirdağ Lahikası mektupları olarak müstakil olarak neşredilmişlerdir. Bir de talebelerin Üstadları Bediüzzaman’a yazdıkları mektuplar vardır. Bu mektupların bir kısmı münteşir lahikalara girdiği halde, önemli bir kısmı gerememiştir. Hem Bediüzzaman’ın, hem de […]

Eşhâs-ı âhirzamân niçin mestur kalmıştır?

Bu çalışmamızda “Niçin vazîfe aşikâr olduğu halde mâhiyet mestur kalmıştır?” sualinin cevabını paylaşacağız inşâallah. Mehdî’lik makamı nübüvvet makamı gibi izhâr edilmesi(açıklanması) gerekli bir makam değildir. Peygamberlik makamı izhâr edilmeyi gerektirdiği halde, mehdîlik makamı velayet-i kübrayı ihtiva ettiğinden ihfası(gizli kalması) daha makbul bir makamdır. Elbette bu vaziyetin çok hikmetleri vardır. Mehdî’nin mâhiyetinin açıklanması öncelikle sırr-ı ihlâsa […]