Bedîüzzaman Saîd Nursî “Bölücü-İsyancı-Kürtçü” Olabilir mi?

Bedîüzzaman Saîd Nursî “Bölücü-İsyancı-Kürtçü” Olabilir mi?

Ey müfteri! Bu sözünüzü delillendirebilir misiniz? Madem iddia, iddia sahibine aittir ve o iddia da kesin delillerle ispatlanması gerekir. Lütfen sadece delil istiyoruz, mesnetsiz iddialar iftira olarak tarîh sayfalarında yerini alacak demektir.

Saîd Nursî’nin bölücü olduğunu altı bir sayfalık eserlerinden yâda fiili tek bir hareketinden yâda devletin elinde bulunan veya basından bölücülüğü ile ilgili delilleri istiyoruz. Konuyu ta’kip ediyoruz ve sizden medenice cevap ve belge bekliyoruz. Lütfen!

Üstâd Bedîüzzamân Hazretleri’ne iftira atan bir şahısla karşılıklı fikir teatimiz böyle başladı. Kendisini delile davet ettik. Cevap gelmeyince bizler umûmu da dikkate alarak devam ettik.

Öncelikle bir kâide söylemek istiyorum. Edibler edebli olur diye güzel bir söz vardır. Bu nedenle de seviyesiz ve de delilsiz hiç bir fikre ve görüşe değer vermek istemiyorum. Çünkü delilsiz ve mesnetsiz bütün iddialar ispat edilemez ise iftiradır. Bu paylaşımlarımda da siyasi ve güncel münâkaşalı mevzulara girmek istemiyorum. Çünkü şahsım adına bu tür mevzuların uzağındayım. Ancak özellikle değer verdiğim ve yıllarca severek ve istifade ederek okuduğum eserlerin (Risâle-i Nurların) müellifine yapılan bir haksızlığa da kesinlikle göz yumamam ve suskun da kalamam. Ben yıllarca o külliyatı okuyarak söylüyorum ki Saîd Nursî’nin ne eserlerinde, ne de hayatında bölücülük ve ırkçılık ile ilgili tek bir cümle yoktur. Bir insan hem bölücü, hem ırkçı, hem de kürtçü olsun, ancak bu özelliklerini ne eserlerinde, ne de hayatında hiç tezahür ettirmesin. Bu mümkün mü?

Veya şöyle düşünelim bu ne biçim bir Kürtçü ve bölücü ki zerre kadar bir belirti ve filli bu zamana kadar ispat edilememiş! Ne devlet, ne de başka bir kaynak kaydetmemiş. İftiralar mevzuumuzun dışındadır. Onun için lütfen bir şey yazarken dikkat edelim ve masum insanlara ve onlara muhabbet duyanlara bu galiz hataları ve iftiraları yapmayalım. Eğer yapılırsa inanıyorum ki yapanlar zarar eder ve kendi kendini zora sokar.

Bakınız ırkçılık yapanlara Bedîüzzamân Hazretleri nasıl sesleniyor?
“Ey sarhoş hamiyetfuruşlar! Bir asır evvel milliyet asrı olabilirdi. Şu asır, unsuriyet (ırkçıklık) asrı değil. Bolşevizm, sosyalizm mes’eleleri istilâ ediyor, unsuriyet fikrini kırıyor, unsuriyet asrı geçiyor. Ebedî ve daimî olan İslâmiyet milliyeti, muvakkat, dağdağalı unsuriyetle bağlanmaz ve aşılanmaz. Ve aşılamak olsa da, İslâm milletini ifsad ettiği gibi, unsuriyet milliyetini dahi ıslah edemez, ibkà edemez.(29.Mektup,7.Mesele)”
“Ey bedbaht mülhid! Ben felillâhilhamd Müslümanım. Her zamanda kudsî milletimin üç yüz elli milyon efradı vardır. Böyle ebedî bir uhuvveti tesis eden ve dualarıyla bana yardım eden ve içinde Kürtlerin ekseriyet-i mutlakası bulunan üç yüz elli milyon kardeşi, unsuriyet ve menfi milliyet fikrine feda etmek ve o mübarek hadsiz kardeşlere bedel, Kürt namını taşıyan ve Kürt unsurundan addedilen mahdut birkaç dinsiz veya mezhepsiz bir mesleğe girenleri kazanmaktan yüz bin defa istiâze ediyorum. Ey mülhid! Senin gibi ahmaklar lâzım ki, Macar kâfirleri veyahut dinsiz olmuş ve frenkleşmiş birkaç Türkleri muvakkaten, dünyaca dahi faydasız uhuvvetini kazanmak için, üç yüz elli milyon hakikî, nuranî menfaattar bir cemaatin bâki uhuvvetlerini terk etsin.( Yirmi Dokuzuncu Mektup)”

Gelelim bir hoca mevzuuna ve Saîd Nursî bağlantısına: Bu hareketin Saîd Nursî hareketi ile hem metod hem de işleyiş olarak benzerliği yoktur. Bedîüzzamân’ın hareketi kitap merkezli, bahsettiğiniz hareket ise şahıs merkezlidir. Bedîüzzamân sadece ve sadece insanın ahiretine ta’lib diğer tarz ve tarzlar ise farklı dünyevî işlerle iştigal edebiliyor ve müesseseleri ile maddî olarak ilgilenmek zorundadır. Şahsım adına bahsedilen hareketi savunacak ve yerecek değilim. Ancak bilgi sahibi olduğum Saîd Nursî ve onun eserleri ve insan merkezli sadece Allah rızasını merkeze alarak mânevî hizmetini yazabilirim.
Bu arada araya bir başka kişi girerek bir dizi film karakteri ile Üstâd’ın Kürtçülüğünü ispata kalktı. Bizler de şu şekilde cevap vermeye çalıştık:

Saîd Nursî bölücüdür dendi o kişiden delil istedik siz de bula bula bir film karakterini buldunuz. Bu mu deliliniz? Biz söyledik, o bahsettiğiniz kişilerle Saîd Nursî’nin bir alakası olmadığı gibi, o insanların da Saîd Nursî ile bir yakınlığı ve maksat birliği yoktur. Sanırım bir iltibas olmalı. Saîd Nursî bölücü ve Kürtçü ise bunu yaptığı bölücülük ve Kürtçülük fiilleri ile ispat etmek o zaman size düşüyor. Atılıp cevap yazmaya çalıştığınıza göre sanırım delilleriniz de olmalı. Mes’eleyi uzatmayalım ve konuyu da farklı noktalara çekmeyelim. Burada Saîd Nursî’ye iftira atılmıştır, ya bu ispat edilir biz de başka bir konu yazmayız ya da bilmeden yazıldığı söylenir ve bir daha böyle bir şey yapılmaz. Mes’ele bir şahıs mes’elesi değil bizim için Saîd Nursî bölücüdür cümlesidir. Konuya sadece bu cümle için müdahil olduk diğer çekişmelerinize ve münâkaşalarınıza istediğiniz gibi devam edebilirsiniz biz müdahil olmayacağız.

Bir ayrıntıyı eklemek isterim. Şeyh Said başka, Molla Said başka Saîd Nursî ise daha başka insanlardır. Bunları birbiri ile karıştırmayalım. Biz Bedîüzzamân Saîd Nursî’den bahsediyoruz. Diğer isimler farklı kişilerdir.

Bu arada kullandığımız ayetlere ve Risâle-i Nurlara da i’tirazlar geldi ki bizler de Kur’ân’ın mahiyeti ve Risâle-i Nurlarla ilgili kısa da olsa bir açıklama yapma gereği duyduk.

Elbette ki Kur’ân esastır. Çünkü Kur’ân Kelam-ı Ezelidir. Herkes Kur’ân’ı anlayamaz ve tefsir edemez. Ancak ehli ve müceddidler Kur’ân’ı tefsir ederler. Risâle-i Nurlar da Kur’ân’ın asrımıza bakan kuvvetli bir tefsiridir. Bütün gâyesi Kur’ân hakikatlerini izah edip insanların ebedi hayatını kurtarmaktır. Böyle bir eseri niçin okumayalım ki? Eğer okumayacaksan o zaman aklî ve kalbî yaralarımı ve sorularımı tedâvi edecek ve cevap verecek ilim sizde var ise o vakit söyleyin sizi dinleyelim veya ben sorayım siz de cevap veriniz. İçinden çıkamadığım konular noktasında sorularımı Risâle-i Nurlar karşıladılar. Mesela bizim icmali ve öz itikadımız gereği Allah birdir, eşi ve benzeri yoktur, mekândan münezzehtir, her şey ona nihayet derecede uzak olduğu halde o her şeye şah damarı kadar yakındır ve her yerde her an bulunur, hazır olur ve tasarruf eder. Acaba Allah mekândan nasıl münezzehtir ve her yerde her an nasıl hazır ve nazır olur ve tasarruf eder? İşte bu gibi belki yüzlerce sorularıma cevapları Risâle-i Nurlarda bulduğum için o eserleri okuduğumu beyan ettim. Yoksa kimse ile bilgi yarışına falan girecek değilim. Hele hele birilerini imtihana falan tabi tutacak kadar da çocukça davranamam.

Şu resmî tarîhin ihanet delilleri nelerdir ben onları öğrenmek isterim. Bu resmî tarîh denilen şeyler bir vehim ise ki bence öyle hiç bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Resmî tarîh Şeyh Saîd için delil ileri sürebilir ve derki şu tarîhte falan mekânda ayaklanma oldu ve üzerine ordu gönderildi ve imha edildi. Resmî tarîh derki Dersim de ayaklanma oldu ve bu ayaklanma bastırıldı falan. Bunların resmî tarîh için bir emaresi ve fiiliyatı olabilir,  çünkü bu hadiseler yaşanmış ve tarîhe mal olmuştur. O resmî tarîh Bedîüzzamân hakkında tek bir menfî hareket belirleyebilmiş mi? Falan yerde falan kişilerle ayaklanmış veya bölücü faaliyette bulunmuş yâda yazılarında, makalelerinde,  kitaplarında bu türlü beyanlarda bulunmuş diyebilir mi?

Bedîüzzamân’ın Tarîhçe-i Hayatı o kadar net ve açık ki! Kesinlikle vatanına ve milletine karşı menfî tek bir hareketi olmamış ve kendisine işkence yapanlar ve zulmedenlere dahi eserleri ile imânlarını kurtarmaları durumunda hakkını helal etmiştir. Kendisine zulmedenlere karşı kusur sadece yüzde beşindir diğer insanların kusuru yoktur diye en son mektubunda yazmıştır. Hareketini asayişi muhafaza ve müspet hareket olarak belirlemiş ve hayatı boyunca talebeleri ile buna şiddetle çalışmıştır. Devlet ile hesaplaşmaya ve intikam almaya yâda devleti ele geçirmeye kesinlikle çalışmamış ve bu tür hareketleri tasvip etmemiştir. Onun tek gayesi bu vatan evlatlarının ahiretini ve imânı kurtarmak iken ne yazık ki ondan vehimle endişe edilmiş ve ona 28 sene ezâ ve cefâ çektirilmiş. O yine de vatan, millet ve İslâmiyet nâmına müspet hareket etmiş ve menfî hareket etmemiştir.

Ancak onu kullanarak devleti ele geçirmek ve bir yerlere sızmaya çalışmak ona büyük bir ihanet ve zarardır ve onun dâvâsını bilmemektir. Bu tür düşüncelere katılmamız mümkün değildir. O’na vatan haini, bölücü ve Kürtçü ithamlarını kesinlikle kabul edemeyiz bu o güzide insana yapılmış olan en büyük hakaret olur. Evet, pirincin içindeki beyaz taşlar pirince benzeyebilir ancak çok tehlikelidir. Çünkü dişleri kırabilir. Bedîüzzamân’a ve onun dâvâsına benzemeye çalışanlar bellidir ve bazen de rakibâne çalışmaktadırlar. Bunlar ile o insana haksızlık yapmayalım derim ve böylece meramımı da açıklamış oldum. Önemli bir nokta da burada kimseye ön şartla ve ağır ithamlarda da bulunmadım ve de bulunmam. Sadece Bedîüzzamân gibi bir insana delilsiz yapılabilecek isnatlar ona hakaret olur dedim ve öyledir.

Abdülbâkî ÇİMİÇ
[email protected]

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir