Meziyetin varsa hafa türâbında kalsın

“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şakirâne iftihar etmektir.”[1] İhlâs Risâlesi’nin üçüncü düsturu bu paragraftaki hakikatlerle başlar. Çok mühim düsturları ihtiva eder. Kardeşlerimizin meziyetlerini şahıslarımızda tasavvur edebiliriz. Kardeşlerimizi hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede kendimizden daha meziyetli görebiliriz. Hatta onların meziyetlerini kendi şahsımızın meziyeti olarak kabul edip, o meziyetlerle iftihar da edebiliriz. Risâle-i […]

Fazîletfuruşluk!

Yirmi Birinci Lem’a olan İhlâs Risâlesi’nin düsturlarından ikinci düstur şöyle başlar: “Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde fazîletfuruşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir.”[1] Risâle-i Nur hizmetine muhatap olanlar bilirler ki, bu hizmette bulunan kardeşleri tenkit etmek yoktur. Özellikle menfî tenkitten men edilmişlerdir. İkinci düstur bu noktayı net olarak ifade eder. Ancak […]

Haydar Ağa, Haydo, Haydar!

Hâlbuki bize lâzım “Haydar”dır! Bilindiği üzere “Haydar Ağa”, “Haydo” ve “Haydar” tesbitleri Bedîüzzamânî Said Nursî’ye aittir. Mevzu Eski Said Dönemi Eserleri’nden Münâzarât ve Nutuk’ta geçer. Münâzarât’taki bahis devrin hükümetine karşı aşırı muhabbet veya lakaytlığa karşı gösterilen tepkilere söylenmiş sözlerdir.         Saîd Nursî “Maatteessüf, sû-i tesadüfle hükûmete itiraz edenlerden ehl-i ifrat ve ehl-i tefrite rast geldim. […]

Gayr-ı Memnunlar

Gayr-ı memnunlar Gayr-ı memnun; memnun olmayan, kızgın, hoşnutsuz, küskün, kırgın mânâsında bir sözdür. Zaman zaman Risale-i Nur hizmetlerinde de gayr-ı memnun bir mizaca sahip olan ve böyle ta’rif edilen şahıslar bilinir. Gayr-ı memnun mizaca sahip kişiler zordur. Kırılgan ve küskün bir hâl ve tavır gösterirler. Yapılan hizmetlere iktifa etmeyip, hakka razı olmayarak ehak için ihtilaf […]

Nâ-Ehiller

Nâ-ehiller Üstad Bediüzzaman Hazretleri ehil olmayan ve liyakatsiz nâ-ehillerin hizmete girmelerinin zararını şöyle ifade eder: ”Nâ-ehillerin girmesi yüzünden bir derece suistimal ettiklerinden, rekabetkârâne ihtilâfa düşüp, hem kendine, hem cemâat-i İslâmiyeye ehemmiyetli zarar verir”[1]ler. Nâ-ehil; işinde ve hizmetlerde ehil olmayan, liyakatsiz olan kimsedir. Bunlar bulundukları ortama uymayan, verilen işi beceremeyen ve hakkını veremeyen bir vaziyettedirler. Ayrıca […]

Te’sîrât-ı hâriciyeye kapılmamak…

Te’sîrât-ı hâriciyeye kapılmamak… “Fert te’sîrât-ı hâriciyeye karşı daha az mukavimdir.”[1] Bu zaman ve zeminde ancak bir cemâat ruhu taşıyan şahs-ı mânevî te’sîrât-ı hâriciyeye karşı mukavemet edebilir. Çünkü “Müteaddid eşya bir cemaat şekline girse, bir şahs-ı mânevîsi olacaktır. Eğer o cem’iyet, imtizac edip ittihad şeklini alsa, onu temsil edecek bir şahs-ı mânevîsi, bir nevi rûh-u mânevîsi […]

Muhterem Şükrü Sevindik Hocama!

Kıymetli hocam, “Ölüm Yokluk Değildir” yazımızın bir paragrafını yazınıza konu yapmışsınız. Buna sevindim. Böylece sitemiz aracılığıyla da olsa bir hasbihâl etme imkânımız oldu. Öncelikle belirtmek isterim ki faklılıkları fıtrî görüyor ve bir zenginlik addediyorum. Hele hele “Hem tesâdüm-ü efkârdan ve tehâlüf-ü ukûlden hakîkat tamâmıyla tezâhür eder. (Mektubat,2005,s:452)” sırrınca fikirlerin çarpışmasından hakîkat şimşekleri ve parlaklığı ortaya […]

Ölüm Yokluk Değildir Yazımıza Gelen Cevap

Daha önce feyzinur sitemizde de yayınladığımız “Ölüm Yokluk değildir!” başlıklı bir yazımıza farklı bir intenet haber sitesinden bir yazar(Ş.Sevindik) cevabî bir yazı yazmış. Bizler de bu yazıya cevaben aşağıdaki yazıyı yazarak cevap hakkımızı kullandık. İlgili yazı ağaşıdaki linktedir: http://www.akkusunsesi.com/baki-cimicin-olum-yokluk-degildir-makale,255.html

Risâle-i Nûr’un sadeleştirilmesi mes’elesine yazılan bir yoruma cevap

Bir okuyucumuz hem Feyzinur sitemizde hem de değişik sitelerde yayınlanan “Risâle-i Nûrları Sadeleştirme Üzerine…!” yazımıza bir yorum yazmış. Elbette ki yazabilir. Mademki yazımız umûma açık bir yazı ise edeb ve saygı çerçevesinde yorum da yazılabilir cevap da. Hatta yazdığımız yazıda doğru olmayan yerler delilleriyle ortaya konar ve tekzîp de edilebilir. Bunlara mâni’ hiçbir sebep yoktur. […]