“Biri söyle; Ona ait olmayan sözler malâyanî sayılabilir.”(Sözler)
Lügatte “kişi için bir kıymet ve değer taşımayan, onu ilgilendirmeyen” mânasındaki malâyanî tabiri “insanın yapmaması halinde günah işlemiş olmayacağı, şahsının veya malının zarar görmeyeceği davranışlar”[1]; “Kişinin ihtiyaç duymadığı, kendisi için gerekli olmayan, fayda sağlamayan işler, fuzûlî sözler”[2] olarak açıklanmıştır.[3] Kur’ân-ı Kerîm’de malâyanî tabiri geçmemekle birlikte abes (boş, gereksiz iş)[4], lağv (boş ve mânasız söz)[5] lehv ve la‘b (oyun ve eğlence) kelimeleri malâyanîye yakın anlamlarda kullanılmıştır.[6]
Risale-i Nur’da da malâyanî tabiri yer alır. Mesela vesvese bahsinde “tedâi-yi efkâr, seni tutup en uzak malâyanîyât-ı rezileye sevk eder”[7] denilmiştir. Böylece malâyanîyatın lüzumsuz ve gereksiz rezil tasavvur ve sûretler ile meşguliyet olduğu anlaşılmış olur. Yine “kemâl-i merakla, onlara göre malâyanî ve lüzumsuz mesâil-i siyasiye” ile iştigal etmek de manasız ve boş işlerdir. “Sizin nazarınızda en büyük bir mesele-i dünyeviye ve siyâsiye, bizim nazarımızda ve hakîkat cihetinde kıymeti pek azdır ve bilfiil vazifedâr olmayanlara malâyanî ve ehemmiyetsizdir ve kıymeti yoktur.”[8] Risale-i Nur talebeleri “Malâyanî şeylerle iştigal etmediklerinden ve kaza ve kaderin vazifelerine karışmadıklarından ve enâniyetten gelen hodfuruşluk ve tenkit ve telâş etmediklerinden, temkinleriyle ve metânet ve itmi’nan-ı kalbleriyle Risale-i Nur şakirtlerinin yüzlerini ak ettiler, zındıkaya karşı Risale-i Nur’un mânevî kuvvetini gösterdiler.”[9]
Malâyanî ve âfâkî işlerle iştigal etmek, insanın aslî olan hizmetlerini ve ubudiyetini unutturur ve fütur verir. ”Bununla beraber, meşâgıl-i dünyeviye dediğin, çoğu sana ait olmayan ve fuzûlî bir surette karıştığın ve karıştırdığın malâyanî meşgalelerdir. En elzemini bırakıp, güya binler sene ömrün var gibi, en lüzumsuz malûmatla vakit geçiriyorsun. Meselâ “Zuhal’in etrafındaki halkaların keyfiyeti nasıldır?” ve “Amerika tavukları ne kadardır?” gibi kıymetsiz şeylerle, kıymettar vaktini geçiriyorsun. Güya kozmoğrafya ilminden ve istatistikçi fenninden bir kemâl alıyorsun!”[10]
Böylece “Lüzumsuz ve malâyanî bir surette vazîfe-i hakîkîyelerini ve elzem işlerini bırakıp âfâkî ve siyâsî boğuşmalara ve kâinatın hâdiselerini merakla dinleyerek, karışarak ruhlarını sersem ve akıllarını geveze etmişler “Zarara razı olana merhamet edilmez” mânâsında “Errâzî bizzarari lâ yunzeru leh” káide-i esâsiyesiyle şefkat hakkını ve merhamet liyakatini kendilerinden selb etmişler. Onlara acınmayacak ve şefkat edilmez. Ve lüzumsuz başlarına belâ getiriyorlar.”[11]
Risale-i Nur gibi böyle kudsî bir hizmete ömrünü, hayatını ve zamanını hasredenler malâyanîyat kábilinden lüzumsuz, şüpheli, hatta zararlı meselelerle iştigal etmemeli. Daima nura, hak ve hakîkate çalışmalıdır. Malâyanîyat ile uğraşmaya vaktimiz yoktur. Yüz elimiz de olsa, ancak Nura kâfi gelir. Risale-i Nura olan bu bağlılığımızı gevşetecek hiçbir kuvvet olamaz ve yoktur. Nur talebeleri “İnşaallah, Risale-i Nur yoluyla Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın daire-i kudsiyesine girenler, daima nura, ihlâsa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir.”[12]
Abdülbâkî Çimiç
[1] krş. Gazzâlî, III, 113
[2] Teftâzânî, s. 57
[3] Mustafa Çağrıcı, https://islamansiklopedisi.org.tr/malayani
[4] el-Mü’minûn 23/115
[5] el-Mü’minûn 23/3; el-Kasas 28/55
[6] Mustafa Çağrıcı, https://islamansiklopedisi.org.tr/malayani
[7] Sözler, s.309, Y.A.N.İstanbul 2024
[8] Şualar, s.371, Y.A.N.İstanbul 2017
[9] Age, s.349, Y.A.N.İstanbul 2017
[10] Sözler, s.304, Y.A.N.İstanbul 2024
[11] Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s.225, Y.A.N.İstanbul 2017
[12] Lemalar, s.278, Y.A.N. İstanbul 2017