Öğrenciyi Anlamak

Eğitimci olmanın zorluğunu biliyorum. Önemli olan bu zor mesleğe layık olabilmek için yeterli donanıma sahip olabilmek ve bu donanımı yerinde ve zamanında kullanabilmektir.

Aşağıdaki şiirdeki serzenişe muhatap olmamak için mutlaka kendimizi sorgulamalı ve gözden geçirmeliyiz diyorum. Bu şiir hakikaten yaşanmış mı bilemiyorum. Ancak yaşanmış olma ihtimali yüksel olduğu inancı ile lütfen yavrularımıza bakışımızı ve iletişimimizi gözden geçirmeliyiz. Çünkü yılların gözlemi ile diyorum ki, öğrencilerimiz en küçük bir ayrıntıyı bile kaçırmıyorlar. Onların küçük dünyasında çok büyük hayaller ve cümleler var. Sakın onlar çocuk, anlamazlar düşüncesine kapılmayalım. Bu düşünce bizlerin büyük bir hatası olur ve telâfisi mümkün olmayan yaralar açabilir. Onların küçük dünyalarındaki büyük hayallerine yön verici ve yol gösterici olalım. Mutlaka onları sevdiğimizi onlara belli edelim. Onların gözlerinin içine bakmak, saçlarını okşamak bile onlar için sevildiklerinin delili olur. Çünkü yavrularımız ma’sum ve sevilmeye çok çok layıklar.

Siz hiç çocuk yüzlerini düşündünüz mü? O yüzler bizlere en fazla ne anlatır acaba? İnanın ben çocuk yüzlerinde ma’sumiyetin ve temizliğin zirvesini hissediyorum. Tertemizdir o yüzler ve kalbler. Hile yok, sahtekârlık yok, güvensizlik yok. Ancak sevgi var, ma’sumluk var o yüzlerde ve kalblerde. Onun için cennette en çok sevileceklerden birileri de hiç yaşlanmayacak olan cennet çocuklardır. Cennet ehli o ma’sum çocuklarla çocuk sevgisini ve muhabbetini giderecektir.

Biz öğretmenler olarak aşağıdaki şiirdeki serzenişe muhatap olmamak ve yüreğimizin sızlamaması için lütfen onların ruhlarında yaralar açmamaya gayret gösterelim, açılmış yaraların da tedâvi çarelerine başvuralım.

Seni Seven Mehmet’in

Sana çiçek getirdim dikkatini çekmek için,

Her sabah karşıladım bir gülücük görmek için,

Selâm durdum en önde, bir günaydın bekledim.

Okan’a gülümsedin, bana selâm vermedin.

Seni sevdim öğretmenim, yine de seni sevdim,

Bisikletim olsaydı inan sana verirdim.

Sabah kırağıda geldim, buzda, karda hep geldim;

Çok üşüdüm öğretmenim, ‘üşümüşsüüün’ demedin.

Didem hastalanmıştı, ‘Dideeem’ dedin, ‘Şebneeem’ dedin,

Züleyha’yı, Tolga’yı her fırsatta severdin,

Hasta oldum bilerek, bunu hiç farketmedin,

Sevgini kazanmayı bir tek ben beceremedim.

Kapılarda bekledim, tahtayı hep ben sildim,

Bazen ayağa kalktım, kimi zaman eğildim,

Gözümden yaş aktı bazen, kendi kendime sildim,

Sana yakın olmayı bir ben beceremedim.

‘Yedibinlere kadar birer birer yazın’ dedin,

Parmacıklarım tutuldu, yazmaktan vazgeçmedim,

Defterlerine baktın Altuğ ile Figen’in,

Dokuz yaprak doldurdum, ödevimi görmedin.

Şiir verdin Nalân’a, Zühal’in resmini övdün,

Süreyya’ya güven verdin, beni hiç mi sevmedin?

Gücensem de öğretmenim, hiç kızmadım, renk vermedim,

Arka sıradaki Mehmet, seni seven Mehmet’in.( ŞAİR SAİM METİN)

Şiirin Kaynağı:http://www.saimmetin.com/

Bâkî ÇİMİÇ

[email protected]

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir